Bölümü düzenleyecek vakti bulamadım hatalarım varsa kusura bakmayın lütfen, iki güne düzenleyeceğim :)
Elindeki kağıtta yazanları görür görmez soluğu karargahta almıştı. Zira bunu baloda ortaya çıkıp okuması mümkün değildi. Hilal'e bir söz vermiş olması onu tehlikeye atacağı anlamına gelmiyordu. Dün gece ona verilen sırrın muazzam keyfiyle uykuya dalmadan hemen evvel merakına mağlup olup okumuştu Hilal'in ona verdiği kağıtta yazanları. Halit İkbal adında bir adam Hilal'in içine düştüğü vaziyeti sert bir dille yermişti. Oklarını acımadan, korkmadan doğrultmuş ve fırlatmaktan çekinmemişti düşman kalesine. Uçları alev alev öfkeyle yanan oklardı bunlar. Okuduğu her bir kelimede, gözlerinin keşfettiği her harfte parmak uçlarına kadar hissetmişti bu adamın duyduğu kini, çektiği ızdırabı görmüştü samandan kağıtta. O gece ne yapacağını düşünerek bir oraya bir buraya volta atmış, en nihayetinde de bugünkü münakaşalarına rağmen yardım isteyebileceği yegane kişiye gitmeye karar vermişti. Leon'dan başkası ona yardım etmezdi. Hilal'i tehlikeye atmadan bu meseleyi halledebileceği, iş birliği yapabileceği tek insandı kuzeni. Önündeki emir erine Leon'un yerini sual ettiğinde odasında olduğu cevabını almıştı ve kapıyı çalmaya lüzum görmeden dalmıştı içeri.
''Geia (hey) , neler oluyor? kapı bile çalmaz mısın sen?''
''Bırak şimdi kapıyı, çok mühim ve acil bir mesele olmasa buraya adımımı bile atmazdım.''
''Atamazdın zaten. Elli metre yakınından bile geçemezdin karargahın.''
''Gia tin agapi tou theou Leon! Mesele Hilal'le ilgili!'' (Tanrı aşkına Leon!)
''Hilal'le mi ilgili? iyi o vakit, Hilal'in hatırına dinleyeceğim seni.''
Aleksi sabrını muhafaza etmeye çabalayarak derin bir nefes aldı ve elinde açıp kapatmaktan buruşmuş saman kağıdı Leon'a doğru uzattı. Yolda gelirken bile o kadar çok açıp okumuştu ki mürekkepler yer yer dağılmaya başlamıştı. Leon biçimli kaşlarını çattı ve uzattığı kağıdı sorgulayan gözlerle uzun ince parmaklarının arasında alarak evirip çevirdi. Ne olduğuna bir anlam verememişti. Neyin nesiydi bu kağıt böyle? içinde bir yerlerde usulca uyanıpta kulağına bet düşünceler fısıldayan iblisi uzaklaştırmaya uğraşıyordu bir yanı. Zira bir izahat duymadan düşüneceği her şey haksız çıkmasına veyahut Hilal'i üzecek bir harekette bulunmasına sebep olabilirdi.
''Nedir bu?''
''Dün sen gelmeden biraz evvel Hilal vermişti bunu bana. Balo günü geldiği vakit Yunanca'ya çevirerek okumamı istedi benden. Ve benimde balo akşamına kadar okumamamı ayrıca senin bilmemeni rica etti. Evvela kabul ettim lakin sonra kafamı kurcalamaya başladı. Dün geceleyin içimi kemirip duran meraka daha fazla mani olamadığım için açıp okudum kağıdı. Dehşete düştüm Leon, ne yapacağımı bilemedim. Halit İkbal diye birisi yazmış, Hilal'in esaretine karşı tüm Yunan ordusunu ve Yunan devletini yermiş fakat üslubu çok sert. Böyle bir yazıyı okumayı bırak, elimde tutup saklamamın bile Hilal için tehlikeli olacağını düşündüm. Tek çarem sana gelmekti, başka kimsenin bana yardım etmeyeceğini biliyorum.''
Usulca kafasını salladı genç adam. Aslında bu söylediklerine sinirleneceğini düşünmüştü kendisi ilk başta lakin umduğundan da sakin karşılaşmıştı. Belki bir tarafı içten içe Hilal'e karşı kırılmıştı fakat diğer tarafı da anlıyordu genç kızı. Hilal o yazıyı Leon'a verse, okutamayacağını bilecek kadar tanıyordu onu ve bunda bile mutlu olunacak bir yan bulabiliyordu Leon. Sevdiği kız tanıyordu onu, kendinden bile daha iyi tanıyordu hemde. Bundan daha güzel bir şey olabilir miydi? Mürekkeplerin yer yer dağılmış olduğu saman kağıdı açarak kehribar rengi gözlerini muntazam yazılmış kelimelerin üzerinde keşfe çıkarttı. Okumakta olduğu yazıda ona hem çok ırak gelen hemde bir o kadar aşina olduğu bir şey vardı fakat ne olduğunu kestiremiyordu henüz. Yazan kişinin üslubu kafi derecede sert ve hırçındı. Öfkeyle dolup taşıyordu belki haklıydı da öfkelenmekte lakin kullandığı dil ancak ve ancak bütün bir Yunan ordusunun tepkisini çekerdi ve Hilal'in hayatını tehlikeye atmaktan başka da bir işe yaramazdı. Yazının sonuna geldiğinde muntazam yazıyla bir imza gibi işlenmiş Halit İkbal mahlasını gördü. Aniden aklına Andreas Akis mahlasıyla kaleme aldığı yazılar gelince yüzünde gelip geçici bir tebessüm belirip kaybolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı ve Sinek Valesi
أدب الهواةHilal o sabaha babasının ve annesinin yolunu gözleyerek uyanmıştı, evinden ve memleketinden koparılıp, hiç bilmediği bir şehre esir düşeceğini nereden bilebilirdi? Leon'un bugüne dek tek gayesi babasını gururlandırmak, onun gözüne girmekti. Fakat A...