-7-

2.2K 132 48
                                    

Multimedya Aleksi ama siz tam aklımdaki tip değil, yine de kafanızda bir görüntü oluşsun istedim, iyi okumalar!

Güneş ışığı odasından içeri hafifçe süzülürken gözlerini kırpıştırarak açtı Leon. Yüzünde uyku mahmurluğundan ve gördüğü rüyanın güzelliğinden kaynaklanan bir tebessüm belirmişti. Tüm gece boyunca Hilal'in söyledikleri aklını o kadar kurcalamıştı ki uykuya dalmakta zorlanmıştı. Birkaç gecedir hep düşüncelerini Hilal süslüyordu lakin bu defa farklı bir şekilde söylediği cümle kafasının içinde çınlayıp durmuştu. Sahi, ona ne zaman Leon gibi davranmıştı? evet, onu korumak istiyordu ama bunu bile Teğmen Leon olarak yapmıştı. İyi de o zaman Teğmen olarak masum bir kızı korumaktan başka gayesi yoktu. Ne aklı nede kalbi bu denli karışmıştı. Oysa şimdi vaziyet çok farklıydı, çok daha derindi. Herhangi bir mana yükleyemediği kıskançlık buhranları, onun gülümsediğini gördüğünde sanki kendisi de mesut olmuş gibi sevinmesi, mutsuz oluşuna dayanamaması...

Bir yanı onu bu esirlikten kurtarmak istiyordu. Elinden bir şey gelemediği için kendisine öfkeleniyordu. Diğer yanıysa onun buraya gelmesini esir olarak bile olsa bir lütuf addediyor, onun gitmesini hiç mi hiç istemiyordu. Bencilce bir düşünce miydi bu? evet, öyleydi belki de. Varsın dünyanın en bencil insanı olarak anılsın. Babasına ilk defa bir konuda minnet duyabilecek hale gelmişti. Yine Hilal'i düşününce içine dolan garip mutluluk hissiyle yatağından kalktı ve gülerek güne başladı.

Bütün gece gözüne bir gram uyku girmemişti. Aklının bir tarafı ailesinde, diğer tarafı da elinde sıkı sıkıya tuttuğu kitabı ona veren kişideydi. Arada bir okuduğu sayfayı kaybetmemeye özen göstererek kitabın ilk sayfasına yazılmış notu hafif bir tebessümle okuyor, bir süre onu düşünüyor sonra tekrar kitabına dönüyordu. Bahçede olanlardan sonra iyice aklına girmişti o kehribar gözlü genç adam. Neler söylemişti öyle! ona düşmanmış gibi davranmak istiyor, nefretle yaklaşmak istiyordu lakin gün geçtikçe daha da imkansız hale geliyordu bu. İstediğinde onu kıracak ve gücendirecek sözleri kolayca sarf edebiliyordu fakat sonrasında Leon'un gözlerinde gördüğü o kırgın bakışlar yüzünden içine bir ağırlık çöküyor, kalbi sıkışıyordu. Kendini defalarca teskin ederken bulmuştu. Aleksi'yle geçirdiği vakitlerde Leon hakkında birçok şey öğrenmişti ve belki de fikrini değiştiren asıl şey bu öğrendikleri olmuştu. O askerin altında çok daha başka birisinin yattığını idrak etmişti Hilal ve dün bahçede o sözlerin dudaklarından kontrolsüzce dökülmesinin de yegane sebebiydi. Elindeki kitabı dikkatli bir şekilde komodinin üzerine bıraktı ve odasından çıktı.

''Günaydın Küçük Hanım.''

''Gü... günaydın Teğmen.''

''Bugün çok zarif gözüküyorsunuz.''

Hilal'in masmavi gözleri şaşkınlıkla açılıverdi. Ettiği iltifatın şokunun etkileri vücudunda belirgin bir biçimde gözüküyordu. Boğazına bir şey takılmış gibi öksürdü ve gülümsemeye çalışarak gözleri önce etrafta dolaştı ardından Leon'un yüzünde durdu. Ne demeye iltifat etmişti ki sanki? işleri zorlaştırmaktan başka neye yarardı ki? Yine de kendine itiraf edemese de içten içe epeyce hoşuna gitmişti Hilal'in. Aslında pekte özenli olduğu söylenemezdi. Hem uykusuzdu, tüm gece oturmuştu. Yaptığı tek şey üzerine daha canlı renkte bir şeyler giymek olmuştu. Beyaz keten gömleği, mavi renkli uzun eteği ve aynı renkteki eşarbıyla gözleri öne çıkmıştı. Leon'sa dediği şeyin idrakine yeni varıyordu henüz. Az önce Hilal'e iltifat etmişti! Tanrı aşkına, dudaklarından kelimeler kontrolsüzce dökülürken ne düşünmüştü acaba? Hilal sesindeki hafif merak tınısını gizlemeye uğraşıpta pek beceremeden konuşmayı sürdürdü.

''Teveccünüz. Sizde üniformanızı giymemişsiniz.''

''Ah... evet, dün söylediklerinizi düşündüm. Size karşı sürekli asker yanımı göstermemle ilgili olanları, eğer sizde isterseniz belki asker gibi davranmama hacet kalmaz.''

Kupa Kızı ve Sinek ValesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin