#Wattys2018longlist
05/01/2018 Bilim kurgu #1
Dünya tamamen değişmişti.
Savaşlar, kaos, atom bombaları insan soyunu neredeyse tüketmiş ve dünyayı yüzyıllar öncesine kadar geriletmişti. Bu yüzden dünya savaşmak yerine barışıp soylarını korumaya ka...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
içimde oluşan tarifi imkansız sıkıntıları es geçmeye çalıştıkça inadına daha fazla çoğalıyorlardı. Korkularım beni ele geçirmek üzereydi fakat bunu belli etmemeye çalışıyordum,yoksa Alex asla onunla gitmeme izin vermezdi.
Son kez arkama dönüp kulübenin güvenli kollarında olduğumu hayal ettim,bu biraz içime su serpse de,gidiyorduk işte. Derin bir nefes alıp kızıl gökyüzüne bakıp iç çektim. Sabahın ilk ışıklarıyla yola koyulma kararı almıştık ve şimdi gidiyorduk.
''Cass ''
Alex'in seslenmesiyle ona döndüm. Neyim olduğunu anlamaya çalışır gibi süzdü yüzümü ardından yanıma gelip ''Gelmek zorunda değilsin Cass,kalmanı ne kadar çok istediğimi anlatamam sana'' dedi sevecen bir ses tonuyla. Dudakları dudaklarıma çok yakınken mantıklı düşünemiyordum.
Akılma dün geceki halimiz gelmişti birden. Bir saat kadar dertleşip birbirimiz hakkında yeni şeyler öğrenmiştik ardından kulübeye dönüp çekmecenin gözünde bulduğumuz satrancı çıkarıp oynamıştık.Sonuç elbetteki yenilmiştim ama her ne kadar yenilsem de acayip eğlenmiştim. Oyundan sonra eşyalarımızı hazırlayıp erkenden uyumuştuk.
Alex'e gülümseyip ''İyiyim Alex,seninle gelmeyi ne kadar çok istediğimi biliyorsun'' dedikten sonra ormana doğru yürümeye başladım,arkama bakmadım bakarsam kaçma dürtüm beni ele geçirebilirdi çünkü.
Tanrım Doğu krallığına yani kızıl kubbelere gidiyorduk! Bu hem korkutucu hemde heyecan verici bir şeydi. Kızıl kubbelerin ihtişamı üç krallıkta dilden dile dolaşıyordu. Sarayı yakından görme fırsatım olmamıştı hiç,hadi ama ben hiç Batı krallığından dışarı adımımı dahi atmamıştım. Ne gördüysem hepsi ya gazetelerden yada haberlerdendi. Ve şimdi o sarayı azda olsa yakından görme fırsatım olacaktı,eğer ucunda yakalanma yada daha kötü sonlu bir şey olmasaydı koşa koşa giderdim ama maalesef ki sonucu fazla kestiremiyordum ve kestirdiğim sonda pek hayra alamet değildi.
Sertçe yutkundum ve sırt çantamın kulplarını sıkı tutup düzelttim. Alex yanı başıma gelip ''Her şey iyi olacak Cass, ben yanındayım'' Dedi.
Her zamanki gibi korktuğumu anlamış ve destek vermeye başlamıştı.Ona doğru dönüp güzel yüzünü inceledim. Gözlerinde tedirginlik ve azda olsa korku barındırıyordu ama sırf benim için bunları es geçmişti. Kocaman gülümseyip ''Sana güveniyorum Alex,bunu başaracaksın''
Hayır anlamında kafa sallayıp ''Bunu başaracağız'' dedi ardından elimi nazikçe tutup havaya kaldırıp dudaklarını avuç içime bastırdı. Karnıma giren ağrılar nedeniyle iki büklüm olmak istedim ama elbetteki onun karşısında olmayacaktım. Bu tatlı ve huzur veren öpücükten sonra ellerimiz bir saatlik yürüyüş sırasında birbirinden hiç ayrılmadı. En sonunda nefes nefese kalmıştım Alex ise hiç yorulmamış gibi duruyordu.
Yürümek için çabalıyordum ama dinlenmem gerekiyordu. Alex'e dinlenelim de diyemiyordum, ona ayak bağı olmuş gibi olacaktım çünkü.En sonunda Ağaçların arasında yeşermiş gür çimenlerin orada ''Burada dinlenelim ardından devam ederiz '' dedi. O an mutluluktan havalara uçabilirdim ama kafamı sallamakla yetindim ve yavaşça yere oturdum. Ayaklarım hafiften ağrımaya başlamışlardı ama şimdilik kötü değillerdi.