Merhaba! Yanlışlarım varsa maruz görün.Keyifli okumalar!Ellerim öyle bir titriyorlardı ki bir an tutma kabiliyetimi kaybedeceğinden korktum. Kalbim ise öyle bir atıyordu ki Alex'in duyma ihtimalinden korktum. Şahsen ben beynimin içinde çok şiddetli bir biçimde atan bu sesi iki km ileriden duyabilirdim!
Hala yerimde sabit bir şekilde durmaya çalışıyordum ama korkular beni mahvediyordu. Görmüş müydü acaba? Görmemesini tercih ederdim çünkü görürse hayatım da biterdi. Hadi ama koskoca Prense aşk mektubu göndermiştim. Hem de taşla! Zekiliğim alkışa değer öyle değil mi? Mektubu geçtim, şuan Prensin özel mülkündeydim. Yani idam cezamız olmasa da burası kraliyet mülküydü. İzinsiz girmiştim ve bu büyük bir suçtu.
Hadi ama tek suçlu ben miydim? Neden adam gibi asker koyup Prensin güvenliğini hiçe saymışlardı ki? Bu düşünce kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Onun güvende olması benim için her şeydi. Ben bile buraya elimi kolumu sallayarak girebildiysem prensi öldürmek isteyen birçok kişi kolay bir şekilde girebilirdi.
Kalbim bu düşünceyle birlikte tekledi. Onun ölmesi fikri hızla atan kalbimi tuzla buz etmişti. Derin bir nefes alıp bu düşünceyi kafamdan atmaya çalıştım. Prensi koruyan kocaman bir duvar vardı. Orayı geçmek neredeyse imkânsızdı.
Yavaşça kafamı saklandığım daldan çekip Alex'e baktım. Sandalyesine oturmuş elindeki kara kaplı defterine bir şeyler karalıyordu. Tanrım sanırım görmemişti! Rahatlamanın verdiği yorgunlukla kendimi ağaca dayayıp ona bakmaya devam ettim. Benim tatlı Prensim, acaba ne düşünmüştü? Acaba ona aşk mektubu gönderen aptal aşığı merak etmiş miydi? Ya da ne bileyim sevildiğinin öğrenince ne düşünmüştü? Bunları asla bilemeyecektim ama bu umurumda bile değildi.
Prens defterinden bir yaprak koparıp ayağa kalktığında rahatlamış bedenim yeniden kasılmaya başladı. Ağzımdan ''Lanet!'' kelimesi kaçınca hemen ağzımı kapatıp yerimde kaskatı durdum. Ah, bu bir şaka olmalıydı!
Alex tekrardan bir şeyler karalayıp sandalyesinin üzerindeki taşa uzandı ve kâğıdı tıpkı benim yaptığım gibi taşa sardı. Kalbim onun bu hareketi sonucu hızını artırırken, ağzım da bir karış açık kalmıştı. Düşündüğüm şeyi yapmıyordu öyle değil mi? Ben hayal mi görüyordum?
Uzun bir süre taşa baktıktan sonra benim olduğum yere doğru fırlattı. Gözlerim kedi görmüş fare gibi kocaman açılırken yerimden donup kaldım. Prens bana az önce cevap mı yazmıştı! Belki dil çıkarıp avucunu yalarsın gibi bir şeyler de yazmış olabilirdi ama bu önemli değildi. Bana cevap vermişti! Heyecanım nedeniyle yüzümden oluk oluk ter akıyor, ellerim titriyor, kalbim çarpıyordu!
Alex bir süre benim olduğum tarafa doğru baktıktan sonra yavaşça ellerini pantolonunun cebine soktuk ve arkasını dönüp içeri girdi. Yürüyüşünden resmen asalet akıyordu ve ben yine onun arkasından aval aval bakıyordum. Gidişiyle sevinse mi üzülsem mi bilemedim bir an. Kendime kocaman bir göz devirip ellerimle yüzümü ovdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KUBBELER : Yalnız Prens ( -TAMAMLANDI- )
Science Fiction#Wattys2018longlist 05/01/2018 Bilim kurgu #1 Dünya tamamen değişmişti. Savaşlar, kaos, atom bombaları insan soyunu neredeyse tüketmiş ve dünyayı yüzyıllar öncesine kadar geriletmişti. Bu yüzden dünya savaşmak yerine barışıp soylarını korumaya ka...