Nefes alamıyordum. Burası o kadar havasızdı ki sanki bir mezarın içindeymişiz gibi hissediyordum ve karanlık beni her geçen saniye daha da boğuyordu. Korkuyla atan kalbim her saniye hızını artırırken, Alex'in elini tutan parmaklarımı biraz daha sıktım.
''Az kaldı Cass, merak etme'' dedi Alex sakin bir sesle. O da havasızlıktan etkilenmişti ama bana göstermemeye çalışıyordu ama ben anlıyordum. Tünele gireli baya olmuştur diye düşünüyordum ama bir türlü açık alana çıkamamıştık. Sanki sonsuzluk denizine kapılmıştık. Tanrım, biraz daha burada durursam kalbim korkuyla çatlayacaktı.
''On dakika öncede öyle demiştin Alex'' dedim gücümün yettiğince. Alex elimi hafifçe sıkıp ''Ah Cass o iki dakika önceydi, çok sabırsızsın'' diye benimle dalga geçti. Eğer yapabilseydim gözlerimi devirirdim ama onu yapmaya dahi gücüm yoktu.
Girdiğimiz tünel tıpkı diğeri gibi gittikçe genişliyordu ama bu diğerine göre daha havasız ve duvarları topraktı. Aklıma gelen küçük anıyla birden titredim. Tünele girdikten bir kaç dakika sonra ayağımın yanından geçen, yumuşak ve küçük şey beni benden almıştı. Tanrım korkuyla Alex'e yapışmış ve bir süre-baya bir süre- onu bırakmamıştım. Tabi birde onun kahkahalarını çekmiştim. Ne yani insan karanlıktayken her şeyden korkabilir öyle değil mi?
Ayağım bir şeye çarpınca hafifçe çığlık atıp Alex'e yaklaştım.
Tanrım! Şaka mı yapıyorsun?
Bir süre daha yürüdükten sonra ''Yavaşla'' diye komut verdi Alex. Onun bu komutuyla yerimde durdum ve ses çıkarmamaya çalıştım. Benden uzaklaştığını fark edince birden irkildim ve ''Nereye'' diye söylendim.
''Buradayım korkma'' dedi ve biraz ileriye doğru yürüdü. Işığın yarım yamalak aydınlığı eşliğinde burada durmuş Alex'i izliyordum. Yavaş ve temkinli adımlar attı önce daha sonra gaz lambasını birkaç metre önüne koyup hafifçe geriye adımladı.
Tanrım şükürler olsun tünel burada bitiyordu! Gözlerimi açarak önümde ki demir kapıya gözlerimi diktim.
''Sana az kaldı demiştim '' dedi Alex hafif alayla. Ona doğru yürüdüm sevinçle, buradan hemen kurtulmak ve temiz havayı ciğerlerime çekip bayram etmek istiyordum.
''Hadi artık çıkalım Alex'' dedim sabırsız bir çocuk gibi. Alex çantayı bana uzatıp ''Şunu birkaç dakika tutar mısın?'' diye sordu. Çantayı alıp sıkı sıkı tuttum ve Alex'i izlemeye başladım.
''Sanırım bu tünel sarayın dışına çıkıyor çünkü tünelin gidişatı sarayın tam arka tarafına doğru yapılmış,yani ben öyle düşünüyordum ve o kadar uzun bir tüneldi ki belki de saraydan epeyce uzaklaşmış bile olabiliriz.'' Dedi ve elini demir kapıya doğru uzattı. ''Buraya ilk gelişimde bu kapıyı açmak için birçok yol denedim ama nereden açıldığını hala bulamadım.'' Dedi ve gözlerini demir kapıdan ayırmadan gaz lambasını yerden alıp tavana doğru tuttu. ''Ama şuan diğer tünel girişlerini düşününce bununda tavan kısmında olabilir'' dedi ve elini ışık tuttuğu yerlere doğru götürüp hafifçe bastırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KUBBELER : Yalnız Prens ( -TAMAMLANDI- )
Science Fiction#Wattys2018longlist 05/01/2018 Bilim kurgu #1 Dünya tamamen değişmişti. Savaşlar, kaos, atom bombaları insan soyunu neredeyse tüketmiş ve dünyayı yüzyıllar öncesine kadar geriletmişti. Bu yüzden dünya savaşmak yerine barışıp soylarını korumaya ka...