''Yeter artık ayrılın''
Eric'in sevgilisi iğneleyici bakışlarını üzerimizde gezdirirken hızla konuştu. Onu umursamadan Alex'in yeşil gözlerine bakıyordum doya doya. Uyanalı daha beş dakika olmamıştı, hafif baygın bir şekilde o da bana bakıyor ve gülümsüyordu.
Eric'in sevgilisi birden ''Bir dakika, bu..Bu ölen Prens Alex değil mi?'' İşte şimdi dikkatimi çekmeyi başarmıştı.
Yavaşça ayağa kalktım ve ona döndüm. Biraz yüzümü inceledi ve ''Sende onu öldürmekle suçlanan saray kütüphanecisin, Tanrım ilk gördüğümde nasıl anlamadım''
Birkaç adımda yanına ulaşıp kolunu kavradım ve ''Kimseye söylemeyeceksin'' dedim yavaşça, sesim tehdit içeriyordu. Kız kaşlarını kaldırıp ''Neden?'' diye sorunca Fiona araya girdi ve '' Elena, kimseye söylemeyeceksin '' diye tekrar etti. Adının Elena olduğunu öğrendiğim kız derin bir nefes aldı ve ''Her neyse, umurumda değilsiniz zaten'' diyerek arkasını döndü ve odadan çıktı.
''Sanırım çok şey kaçırdım'' diye fısıldadı Alex yavaşça.
İçimde oluşan tedirginlik birden yerini mutluluğa devredince kocaman gülüp yanına gittim ve ''Çok şey kaçırmadın merak etme '' diye fısıldadım. Aslında Doğu Krallığına gittiğimi öğrendiğinde bana kızmasından çok korkuyordum ve sanırım o iyileşene dek hiçbir şey söylemeyecektim. En doğrusu buydu.
Alex elini elimin üzerine koyup ''Kaç saattir uyuyorum?'' diye sordu. Fiona ile göz göze geldim önce, ardından Alex'e dönüp ''üç gündür'' dedim yavaşça. Yorgunluk akan göz bebekleri kocaman oldu ve doğrulmaya çalıştı. Onu durdurup yatağa geri yatırdım ve ''Alex lütfen dinlenmelisin'' dedim hızla.
''Cass, üç gündür yatıyorum. Üç günde biz eve geri dönmüş olmalıydık'' dedi ve gözlerini yumup ''Planımız yarıda kaldı '' diye fısıldadı. Ardından sesi tamamen kesildi. Fiona yanıma gelip Alex'in nabzını ölçtü ve ''Hala bünyesi hassas, uyuya kaldı'' dedi.
Kafamı kaldırıp ona döndüm ve ''Ne zaman iyileşir?'' diye sordum. Gözleri Alex'in geçmeye yüz tutmuş kırmızılıklarındaydı. ''Daha saatler olmasına rağmen kırmızılıkları geçmeye başlamış, yarın ayağa kalkar'' dedi hafifçe gülümseyerek.
''Nerede bu lanet bardaklar '' İçerden gelen birkaç homurdanma sonucu göz devirdim ve Alex'in üzerini güzelce örtüp ayağa kalktım. Fiona özür dileyen bakışlarını üzerimde gezdirirken ''Ona güvenebilir miyiz?'' diye sordum. Fiona omuz silkip ''Abim fazlasıyla güveniyordu'' diye cevap verdi. Eric güveniyordu, o zaman bir şansımız olabilirdi, öyle değil mi?
İçeriye doğru yürüyüp bardağa su doldurmaya çalışan Elena ya diktik gözlerimizi. Suyunu üç yudumda bitirip gözlerini bize dikti. ''Ne var?'' diye sordu. Ardından ellerini kaldırıp ''Şu suçlayıcı bakışlarınızı üzerimden çekin, asıl suçlu sizsiniz'' dedi ve bardağı masaya bırakıp kendini koltuklardan birine attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ KUBBELER : Yalnız Prens ( -TAMAMLANDI- )
Science Fiction#Wattys2018longlist 05/01/2018 Bilim kurgu #1 Dünya tamamen değişmişti. Savaşlar, kaos, atom bombaları insan soyunu neredeyse tüketmiş ve dünyayı yüzyıllar öncesine kadar geriletmişti. Bu yüzden dünya savaşmak yerine barışıp soylarını korumaya ka...