Bölüm 12

218 22 6
                                    

Restoranın cam sensörlü kapısı bu boyuma rağmen beni algılamış ve açılmıştı. Olabildiğince hızlı adımlarımı otelin krem rengi-mavi döşemeli lobisine yöneldim. Yemeğimi yerken Springtrap'i görmemiştim. Sahile benden önce gitmiş olabilirdi. Açıkçası onu bekletmek istemem.

Otelin sahile giden taş yolunda yürümeye başladım. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Yürüdüğüm yolun iki yanındaki lambalar sırayla yanmaya başlamıştı. Denizden bana doğru gelen rüzgar ile kollarım üşümüştü ve saçım dudağımdaki parlatıcıya yapışmıştı. Ben demiştim Chicee'ye o kadar sürmeyelim diye ama beni dinlememişti. Saçımı ağzımdan çekip kollarımı elimle ısıtmaya çalıştım.

Sahile vardığımda benim dışımda kimse yoktu. Springtrap sahilin neresinde buluşacağımızı söylememişti. Önce iki yanıma baktım. Bir tarafta şemsiye ve şezlonglar, diğer tarafta ise iskele vardı. Çok fazla düşünmeden adımlarımı tahtadan yapılmış iskeleye yönelttim.


Saat dokuz olmuştu ama Springtrap ortada yoktu. İstemsizce ofladım ve çantamdan telefonumu çıkardım. Uçları üşümüş parmaklarımla Springtrap'e mesaj yazmaya başladım


Mangle:

Gelmeyeceksen söylemen yeterliydi

Springtrap:

?

Mangle:

Bana dün olanları anlatacaktın

Springtrap:

Doğru ya tamamen unutmuşum geliyorum bekle


Buluşacağımızı unutmuş olması beni üzmüştü. Sonuçta kendin için önemli şeyleri hatırlarsın değil mi? Dirseklerimi iskelenin halattan yapılmış korkuluklarına yasladım. Yaklaşık 15 dakika sonra adım sesleriyle Springtrap'in geldiği anladım. Yanımda durdu ve kollarını benimki gibi yasladı.

-Ne kadar bekledin burda, dedi bana bakmayarak

-Yaklaşık 1 saattir, dedim. Bende ona bakmayıp denizi izliyordum. Biraz durduktan sonra

-Ne bilmek istiyosun, dedi

-Dün gece olanları, dedim ona dönerek

-Kötü bir şey olmadı, dedi kısaca

-Bu kadar mı anlatacaksın, dedim

-Daha ne istiyosun, dedi sesi yükselmişti. Cehennem gibi geçen çocukluğumu tekrar mı duymak istiyosun, dedi. Bağırmaya başlamıştı ve üzerime doğru yürüyordu.

-Ben hayır, diye geveledim. Hala bana doğru yürüyodu ve gidecek bir yerim kalmamıştı. Sırtım iskelenin korkuluklarına çarptı. İstemsizce 'ah' dedim. Bir süre gözlerime kızgın bir şekilde baktı. Korkuyordum. Çünkü benden hem daha uzundu hem de daha güçlüydü. Göz teması kurmayı bırakıp sahile döndü. Bir süre oraya baktı ve gülümsedi. Kafamı sahile doğru çevirecekken eliyle çenemi tuttu. VE BAM! Kafasını bana doğru eğdi.

-Çılgına dönme, dedi ve dudağımı öptü. Hiçbir yere kıpırdayamıyordum. Ellerim tutmuyordu sanki. Ne gözlerimi kapatabiliyordum ne de karşılık verebiliyordum. Bir süre o pozisyonda kaldıktan sonra dudağını çekti. Bana bakmadan yürümeye başladı. Hiç bir şey demeden gitti. Ah ben ise hala orda dikiliyorum. Hala aynı pozisyonda. Hani heykel gibi.


***

-Peki sonra ne oldu

-Eğildi bana doğru ve öptü, dedim. Chicee kalbinden vurulmuş gibi yapıp yatağa düştü.

-Artık evleniyorsunuz, dedi. İtiraz kabul etmiyorum bu ilişki olacak, dedi ve yüzünü yastığa bastırıp gülmeye başladı. Bende yüzümdeki çocuksu gülümemeyi silemeden banyoya ilerledim. Aynanın önünde durdum ve kendime baktım

-Sanırım o da beni seviyor, dedim

-EVEET, diye bağırdı Chicee içerden.

-Bu akşam uyuyamayacağım, dedim içeri yürürken

-Zaten uyuyamayacaksın, dedi. Ona anlamaz bakışlar atınca devam etti. Daha bavulunu toplamadın. Yarın Pazartesi, dedi. Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş silinirken

-Ay evet, dedim.

-Neyse ben sana yardım ederim canım arkadaşım, dedi. Ona elimle kalp yaptım ve bavulum toplamaya başladık

-Çocuğunuzun adı ne olacak, dedi

-Chicee, dedim uyaran bir sesle.

-Sadece bir soruydu, dedi kıyafetlerimi katlamaya devam ederken.

-Resmi olarak çıkıyo musunuz?

-Hayır, dedim 'ı' yı uzatarak.

-Yarın otobüste onun tanına oturacak mısın, dedi

-Chicee, dedim

-Aman iyi be sana da soru sorulmuyo, dedi ve kıyafetlerimi daha hızlı katlamaya başladı. Peki şimdi oturacak mısın oturmayacak mısın, dedi. Ona 'yiğidim o zaman gelince belli olur' bakışımı attım

-Peki, dedi. Eğer onun yanına oturursan kısa bişe giy, dedi muzip bir şekilde. Omzuna elimin tersiyle geçirdim. O ise gülmeye başladı

-Ağa Springtrap, dedi beni taklit ederek

-Suus, diye bağırdım ve bir tane daha geçirdim. O ise gülme krizine girmişti.

-Ayakta haha duramicam, dedi ve kendini yere bıraktı.

-Salak, diye mırıldandım.

-Sensin asıl salak! Çocuk seni öpmüş sen kalmışsın orda dikilmişsin

-Ne yapsaydığm, diye bağırdım

-Karşılık verseydiğn, diye bağırdı ve ayağa kalktı

-İlk öpücüğümdü, dedim. Dediğim karşısında şaşırdı ve gözlerini kocaman açtı. Deneyimsizdim kusura bakma, dedim ve ona sırtımı döndüm

-Bana trip atamazsın, dedi. Omuzlarımı yukarı aşağı oynattım kıyafetlerimi bavula yerleştirirken.

-BANA TRİP ATAMAZSIN AĞAĞA, dedi Chicee ve sırtıma atladı. Ani olduğu için dengemi kaybedip yüz üstü düştüm

-Ağh, dedim çektiğim acıyı belli etmek için. Chicee suratını benimkine yaklaştırdı

-Springtrap'i böyle mi öptün, dedi ve bana yaklaştı. Onun suratını elimle ittim

-Ya sana da hiç bir şey anlatılmıyo, dedim ve ayağa kalktım.


Kıyafetlerimi toplamıştık ve yarın yolda giyeceğimiz şeyleri de seçmiştik. Chicee'ye ne kadar ısrar etsemde beni şort gitmeye ikna etmişti. Saate baktım 23.53 . Chicee uyumuştu ama beni uyku tutmuyordu. Springtrap ilk bana kızsa da sonra neden böyle bir şey yapsın ki?



Olabildiğince hızlı yazmaya çalıştım yb'yi. İnş beğenirsiniz +5 vote♥

DEEP /springleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin