Hazırlanıp odadan çıkmıştık. Lobide bizimkilerle buluşup sahile -partinin olacağı yer- yürümeye başladık. Bonbon ile kol kola girmiştik. Partinin olacağı yer bina gibiydi, etrafta mavi mor ve yeşil ışıklar yanıp sönüyordu. Yerlerde oturulacak puflar, bar masaları ve onların en ortasında da dans pisti vardı. Saat daha erken olmasına rağmen etraf doluydu. Bonbon'un ve Chicee'nin elini tuttum ve piste çektim. Etrafta zıplayarak dans ediyorduk. Düşündüğümden daha eğlenceliydi ama aklımda biri vardı..Springtrap. Gelip gelmeyeceğini merak ediyordum. Dans pistinden ayrılıp daha sessiz olan teras gibi yere çıktım. Benim dışımda içmiş bir çift vardı. Terasın en ucuna yöneldim, dirseklerimi korkuluklara yasladım. Telefonumu çıkardım ve Spring'e mesaj attım
Ben: Gelecek misin?
Springtrap: Nerdesin
Ben: Teras
Springtrap: Yanına geliyorum, bekle
Son yazdığı şey kalbimi hızlı attırmıştı. Saçımı düzelttim ve onu beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra terasın sürgülü kapısı açıldı. Oraya baktığımda baştan aşağı göz alıcı gözüken Sprintrap'i gördüm. Simsiyah giyinmişti. Giydiği gömleğin üstten iki düğmesini açık bırakmıştı. Siyah kotunun eskimiş gibiydi ama ona çok yakışmıştı. Beni görünce yanıma yaklaştı. Baştan aşağı beni sözdü ve kollarını korkuluklara yasladı.
-Güzel olmuşsun, dedi sessizce
-Efendim, dedim duymamış gibi. Ondan güzel olduğumu söylemesini tekrar istiyordum
-Diyorum ki, dedi ve kollarını balkon kenarından çekti ve sırtını yasladı. Güzel gözüküyorsun, dedi. Söylediği şey kızarmama neden oluştu. İstemsizce alt dudağımı ısırdım ve gülümsedim.
-Teşekkürler, dedim.
-Bişeyler içmek ister misin, dedi
-Olur, dedim. İçeriye ilerledik. Balkon kapısından kalabalığa karışınca belimi tuttu ve kendine yaklaştırdı. Bu hareketi hoşuma gitmedi diyemem şimdi. Sanki normal bişeymiş gibi devam ettim ve içecek barına geldik
-Ne istersin, dedi. Menüye göz attığımda içeceklerin hepsinin alkollü olduğunu gördüm. Daha önce alkol almıştım ama çok çabuk sarhoş oluyordum. Alıcağım şeyin az alkollü olması gerekiyordu
-Farketmez, dedim Sprintrap'e bakarak. O hala menüye bakıyordu. Adını söyleyemediğim bir içkiden iki tane sipariş etti. İçeceği bana uzattı. Önce adına baktım. Okumaya bile çalışmayacağım kimse kusura bakmasın
-Beğenmedin sanırım, dedi
-Yo hayır..yani belki.. ay öyle demeyecektim, ben kendi kendime bişeler gevelerken o bana tek kaşını kaldırmış bakıyordu
-Daha önce içtin mi, dedi
-Tabiki içtim, dedim kendime güvenir bir şekilde. Bana sırıtıp içkisini kafaya dikti. Her yutkunduğunda yukarı kalkıp inen adem elmasına baktım. Gerçekten erkeksi gözüküyordu. İçmeyi bitirdiğinde bana baktı. Bende ona baktım.
-İçmeyecek misin, dedi. Kafamı iki yana salladım ve şişeyi ağzıma yaklaştırdım. İlk yudumumu aldığımda ağzıma gelen ekşi tat yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Şişeyi ağzımdan çektim ve
-Bu ne be, dedim. Attığı gür kahkaha etrafa yayılmıştı. Verdiğim tepki ona çok komik gelmişti sanırım
-Bize bunu veren barmen içine işeme-
Ben sözümü bitirmeden bir kahkaha daha atmıştı. Onu mutlu görmek hoşluma gidiyo ama bana gülmesi sinirimi bozmaya başladı. Elimdeki şişeyi kenara bıraktım ve işaret parmağımı kaldırıp ona yönelttim