Bölüm 22

170 23 23
                                    

Foxy'nin onda olmasına şaşırdığım arabasına bindik. Açıkçası ben okula gitmek için servisi tercih ediyorum ama biraz(!) geç kaldığımız için bu daha iyi bir seçenek.

-Saat zaten 11, şimdiden 3 ders kaçırdık. Gitmemize ne gerek var, diye mızmızlandı

-Ben devamsızlıklarımı boşa harcamak istemiyorum, istemiyorsan beni bırak ve geri eve dön; dedim sanki tek bir heceymiş gibi. Bu kadar hızlı söyleyince ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırdı ve arabayı çalıştırdı.

Yol boyunca hiç bir şey konuşmadık. Konuşmak zaten iyi bir seçim olmazdı. Dün gece yediğim haltlardan sonra Foxy'nin yüzüne bile bakmak beni utandırıyordu. Ona göz ucuyla baktığımda yola konsantre olmuştu. İç geçinip camdan dışarı bakmaya başladım.


Yolun kenarındaki ağaçları izlemekten sıkıldığımda okula zaten yaklaştığımızı gördüm. Telefonumdan saate baktığımda on ikiye geliyordu.

-Offf, dedim yüzümü buruştururken

-Noldu, dedi Foxy bıkkın bir sesle

-Geç kaldık yaa, hemde çok; dedim. Bana gerçekten-buna-mı-üzülüyorsun bakışı atıp arabayı okulun önünde durdurdu. Çantamı alıp arkama bakmadan okul binasına koştum. Bir yandan kulağım arkadaydı. Arabanın asfaltta çıkardığı tekerlek sesiyle arkamı döndüm. Foxy bana attığı kısa bakıştan sonra gözden kayboldu. Onun gittiği yola bir süre baktıktan sonra okul binasına koşturmaya devam ettim. Onlar derste olduğu için bahçe boştu -ki bu daha kötü
bir şey- sınıfa girince herkes bana bakacaktı. Bu düşünce bişe beni terletmeye yeterken içeri girince ne olacağını düşünmek..

Okul kapısından girdiğimde düşündüğüm gibi koridorlar boştu. Olabildiğince sessiz bir şekilde merdivenlere yöneldim. 2 katı da zar zor çıktıktan sonra sınıf kapısının önüne yürüdüm. Nefesimi düzeltip elimi kaldırdım. Sadece kapıyı çalıp içeri gireceksin, zor olan bir şey yok; dedi iç sesim. Söylediği şeyden cesaret alıp kapıya vuracaktım ki hızlı bir şekilde açıldı. Bana çarpmaması için birkaç adım geriledim. 

-Çık dışarı, diye bağırdı sinirli türkçe hocamız. İçeriden kafası önünde bir şekilde bir çocuk çıktı. Hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı ve müdürün odasına girdi. Öğretmen çocuğun arkasından bir süre baktı ve bana döndü

-Sen, dedi. Sen neden sınıfta değilsin, diye bağırdı. Ne bağırıyon krdşm krktm amk, dedi benden çok ayrı takılan iç sesim. Söylediği şey ile kıkırdamadan edemedim

-Neye gülüyorsun! Komik bir şey mi var, dediğinde suratımdaki gülümseme bir anda kayboldu. Kafamı istemsizce önüme eğdim

-Konuşsana! Neden derste değilsin

-Şey ben, diye geveledim

-Onu ben yollamıştım, dedi siyahlar içindeki koca yürekli hipster. 

-Şapkamı alması için göndermiştim, gecikince kontrol etmek istedim; dedi bize yaklaşırken. Öğretmen sinirli bakışlarını bir bana bir Puppet'a atıyordu

-Mangle'da tiyatroda, diye açıkladı

-Bana gelen kağıtta Mangle'ın ismini göremedim, dedi öğretmenimiz arka cebinden bir kağıt çıkarırken. Puppet ukala bir şekilde kağıdı aldı ve alt kısmını gösterdi

-İşte burda Mangle White Turner, dedi. Tam adımı okuması gözlerimi devirmeme sebep olmuştu. Öğretmen haksız çıkmasını homurdanarak karşılasa da ceza almamıştım. Ki önemli olan da bu

-Şimdi izniniz olursa sanat yapacağız, dedi Puppet. Reverans yapıp arkasını döndü. Bu ukala ama komik tavırları benim hoşuma gitse de öğretmen aynısını düşünmüyordu. Puppet'a attığı kızgın bakışlar bana gelmeden arkamı döndüm ve Puppet'ı takip etmeye başladım.

-Teşekkür ederim, dedim ona yetişince

-Ah boşver biz öğrenciler birbirimize destek olmalıyız, dedi

-Çok haklısın, dedim ve yanından yürümeye başladım. Bu arada nereye gidiyoruz?

-Konferans salonu, dedi

***

-...Chica Juliet, Freddy Romeo ve Mangle 3. prenses yardımcısı..

Herkesin rolü teker teker okunuyordu ama ben kendiminkine odaklanmıştım. Üçüncü prenses yardımcısı. Büyük ihtimalle çok önemli bir rol değildi ama ben heyecanlıydım. Kendi adımın okunmasıyla arkama yaslandım. Yaklaşık üç dakika sonra bütün roller okundu. Puppet yanına birkaç kişiyi toplamış senaryoları dağıtırken konferans salonunun kapısı açıldı. İçeri uzun adımlarla girdi ve kapıya en yakın sandalyeye oturdu. Kafasını arkaya yatırdı ve gözlerini kapadı. Saçları arkaya doğru savruldu, adem elması boynunda belirdi. Ağzını suyunu sil hayvan, dedi iç sesim. Bunu söylemesiyle onu izlemeyi bırakıp önümde sallanan senaryo kağıdını aldım. Göz ucuyla yine ona baktım. Dirseklerini dizlerine koymuş ve ellerini önünde birleştirmişti. Ortalığa anlamaz gözlerle bakması onu daha sevimli yapıyordu. O seni kullandı salak kendine gel. İç sesimin söylediği şeyler doğruydu. Başımı önüme eğdim ve senaryo kağıdına baktım. İlk sayfada büyük bir şekilde Romeo ve Juliet yazıyordu. Sayfaları karıştırıp kendi rolümün sözlerine baktım. Düşündüğüm gibi pek fazla konuşmayacaktım. 

-Ah Mangle bu arada, dedi Puppet sahneden atlarken. Sahne dekoru için Springtrap'e yardım edebilir misin?

-Şey ben yapama-

-Harika teşekkürler, dedi sözümü bitirmemi beklemeden. Boğazımdaki saçma kuruluğu umursamadan oturduğum yerden kalkıp Puppet'ın yanına ilerledim

-Puppet, dedim omzuna dokunurken. 

-Birkaç tane ağaç boyasan yeterli olur, dedi bana bakmayarak. Önündeki senaryo kağıtlarını düzenliyordu. 

-Nereden başlayalım, dedi arkamdan gelen gür ses. Söylediği şey kulaklarıma şarkı gibi dolarken gözlerimi istemsizce kapattım. Yavaşça arkamı döndüm ve kafamı kaldırdım. Bana değil Puppet'a odaklandığı için dikkatini çekmemiştim. Bir süre suratını izledim. Sonra etraftaki sesler yavaşça uzaklaştı. Onun suratı hariç her şey bir anda bulanıklaştı. Zaman yavaşladı. Çenesi, saçları ve gözleri. Sanki tanrı onu yaratırken ekstra zaman harcamıştı. Puppet'a bir şeyler söylüyordu ama duyamıyordum sanki. Bana baktı ve konuşmaya devam etti. Yavaş yavaş sallanmaya başlamıştım. Galiba dizlerim kendini bırakıyor

-Mangle, Mangle, MANGLE!

-Ha, dedim ve arkamı döndüm. Deminden beri beni sallayan kişinin Puppet olması suratımı kızartsa da bozuntuya vermedim

-Diyorum ki 'Şu iki metrelik çocuğu da al ve resim atölyesine git'

Bunu söylerken de beni sallamaya devam etmişti. Ona cılız bir sesle "Tamam" dedikten sonra tekrar arkamı döndüm. Bu sefer bana bakıyordu. Suratının güzelliğine kendimi kaptırmadan önce yanından geçtim

-Gidelim, dedim ona bakmayarak. Bir şey demeden beni takip etmeye başladı başladı


artı beş vote lütfenn

DEEP /springleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin