-İşte o mesajları gördüm, o sıra bebek gibi ağlamak istedim. En saf duygum boşa gitmişti, dedi elimin tersiyle akan göz yaşımı silerken.
-Ama tuttum kendimi ağlamayacağıma söz verdim. En azından o gidene kadar. Zaten mesajları gördükten sonra gitti, dedim. Chicee bu anlattıklarım boyunca hiç sözümü bölmedi, bitirmemi bekledi
-Mangle, dedi ve bana yaklaştı. Yanımdaki peçete kutusunu çekip bana sarıldı. Sarılmasıyla tutmaya çalıştığım göz yaşlarım akmaya başladı. Burnumu çekerek ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Ben her hıçkırışımda Chicee bana biraz daha sıkı sarıldı. Yaklaşık on beş dakika boyunca öyle kaldıktan sonra Chicee'nin telefonu çalmaya başladı. Ekranda "Annem❤️" yazısını görünce göz yaşlarını sildi ve telefonu açtı
-Alo...Evet Manglelardayım..Evde tekiz...Neden...Anne lüt-...Off iyi be
Chicee telefonunu kapatıp yatağıma attıktan sonra sinirini çıkarmak için saçlarımı çekiştirdi.-Lanet olası aile yemeği yüzünden burda kalamazmışım, dedi Chicee sesini olduğundan farklı çıkararak.
-Gidiyo musun, dedim
-Evet, dedi bitkin bir şekilde. Çalışma masamın sandalyesine bıraktığı çantasını aldı ve aşağı kata yöneldi. Onu yolcu etmek için arkasına takıldım.
***
Pazartesi sabahı olmuştu. Haftasonumu Springtrap hakkında düşünerek geçirmiştim. Beni kullanıyordu ve uyuşturucu ile ilgileniyordu. Ya kullanıyorsa ya daha kötü şeyler de yapıyorsa? Bunları düşünürken yüzümü yıkamayı bitirdim. Ağlamaktan şişmiş göz altlarım ayrı bir medeniyet kurmuştu. Onlara bakıp iç geçindikten sonra gardırobumun önüne geldim. Hava yavaş yavaş soğuyordu. Sonbahar diyebiliriz. Geniş gri eşofmanlarımı ve ilk elime gelen tişörtü üzerime geçirdim. Kahvaltı yapmak hiç içimden gelmiyordu. Çantamı alıp okula yürüme kararı aldım. Zaten daha erkendi. Yürüyerek zamanında yetişebilirdim. Spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Çantamın ön gözünden kulaklığımı çıkardım. Şu sıralar hoşuma giden bir şarkıyı açtım ve kulaklıkları kulağıma yerleştirdim. Adımlarımı müziğin ritmine göre ayarladım ve ilerlemeye başladım. Olduğum ve karşımdakinden kaldırımdan koşuya çıkmış insanlar geçiyordu. Onları izlerken okula ne kadar yaklaştığımı gördüm. Adımlarımı hızlandırdım önümde yürüyenlere yetiştim.
***
Okul merdivenlerinden önüme bakarak çıkıyordum. Şuan kimsenin "İyi misin?" "Gözlerine ne oldu" sorularına verecek bir cevabım yok. Bunları düşünürken korktuğum başıma geldi. Omzum birine çarpınca dönüp
-Pardon, dedim. Çarptığım kişinin Foxy olduğunu görünce gözlerimi büyütüp arkamı döndüm. İlerleyeceğim sırada kolumu tuttu. Beni kendine çevirdi. Yüzüme bakabilmek için biraz eğildi.
-Noldu, dedi suratımı incelerken. Mesajlar aklıma gelin ağlamak istedim. Gözümün sulandığını hissedince kolumu kurtardım
-Gitmem lazım, dedim. Merdivenleri üçerli beşerli çıkarken Foxy'nin arkamdan geldiğini fark ettim. Gözümün ucuyla arkaya bakınca sanki beni takip etmiyormuş gibi yapıp yolunu değiştirdi. Önüme döndüğümde adım seslerini duyabiliyordum.
Sınıfa varınca çantamı sıraya koydum. Kafamı da onun üzerine siper eder gibi koyduktan sonra hoca gelene kadar biraz uyuyabileceğim umuduyla gözlerimi kapadım. Öğretmenin sınıfa girdiğini anlayınca kafamı kaldırdım. En arkaya oturduğum için hocanın dikkatini çok çekmeyecektim. En azından ben öyle düşünüyordum. Öyle olmayacağını biliyorsun değil mi? Evet, diye cevapladım iç sesimi. Sınıfa göz attıkta sonra Springtrap'in sınıfta olmadığını gördüm. Yanıma oturabilir düşüncesiyle çantamı yan sıraya koydum.