Dizlerimin titrediğini, boğazımın kuruduğunu hissettim. Aklımdan en kötü senaryoları yazarken iç sesim sakin olmamı söylüyordu. Elime aldığım yastık ile Foxy'yi boğmaya hazırlanırken yerde kıvrılmış duran halı beni engelledi. Yere düşüşüm elimdeki yastıkla sayesinde yavaşlasa de küçük bir çığlık ağzımdan kaçmıştı. Olabildiğince az ses çıkarmaya çalışsam da Foxy uyandırmıştım. Sırtını esnetti ve bana doğru döndü. Tişört giymemiş olaması aklımdaki senaryoları daha da beter hale getiriyordu. Bir süre beni süzdükten sonra
-Günaydın, dedi
-Günaydın mı, dedim yargılayan bir ses tonuyla
-Sabah değil mi, dedi ve az önce kapamış olduğum pencereye baktı
-Ondan bahsetmiyorum, dedim bir ayağımı yere vurarak. Sinirli olduğumu görünce tek kaşını kaldırdı ve anlamaz bir bakış attı
-Dün gece ne olduğunu anlat, dedim düz ve sert bakışlarla
-Biliyorum şuanki durumumuzdan sanki sev-
-O kelimeyi kullanma, dedim sözünü bölerek
-Sanki kötü şeyler yapmış gibi gözüküyoruz. Ancak iyi haber öyle bir şey olmadı, dedi rahatsız edici derecede mutlu bir sesle
-Ne oldu o zaman, dedim kollarımı önümde birleştirirken
-Anlatmak isterdim ama fazla açım bu yüzden önce kahvaltı, dedi yataktan kalkarken. Ben onla göz teması kurarak açığını yakalamaya çalışsam da o bana bakmadan odadan çıkmıştı. Olduğum yerde iç geçindikten sonra peşinden gittim. Mutfağa girip su kaynatmaya başladı. Tezgaha yaslanıp onu izlemeye başladım. Ben ne kadar tedirginsem o, o kadar da rahattı. Sanki aynı yataktan üstsüz bir şekilde kalkmamışız gibi davranıyordu. Öyle söyleyince gerçekten kötü şeyler yapmışsınız gibi, dedi iç sesim. Onu kafamla onayladım ve Foxy'yi izlemeye devam ettim. Mutfak çekmecesinden çıkardığı sigarayı yakınca olduğum yerden fırlayıp elindeki sigarayı aldım
-Saçmalıyorsun, dedim
-Beni önemsiyor musun sanki, dedi imalı bir bakışla suratını bana çevirerek
-Bir dakika sen Springtrap'ten hoşlanıyodun, dedi yüzünü ve omuzlarını düşürerek
-Sen nerden biliyosun, dedim gözlerimi büyütürken
-Hem Chicee'yi söylemesi için zorladım hem de dün adını sayıklayarak uyudun, dedi kaynattığı suyu dolaptan çıkardığı bardağa koyarken
-Kahve ister misin, dedi
-Güzel olur, dedim. Bana da bir bardak çıkardı ve suyu koydu.
***
-Pekala nerden başlamalıyım, dedi karşıma otururken
-Ben uyuduktan sonra neler oldu, dedim kafamı masaya koyduğum ellerimin üstüne koyarken
Foxy'den (Dün akşam)
-Sarhoş olacaksın, dedi ve bardağı önümden aldı.
-Bardağa ihtiyacım yok, dedim ve annemlerin benden saklamaya çalışıp beceremedikleri pahalı içkiyi kafama diktim. Bana gözlerini devirdi ve mutfaktan çıktı. Boynumu esnetip balkona yöneldim. Hava bu saatlerde güzel oluyordu. Hafif bir meltem ve şehirin sessizliği. Balkon dirseklerimi koyup gökyüzüne baktım . Böyle yalnız olduğum zamanlarda aklıma o geliyordu. Bana asla öyle bakmayacak olması ona olan umudumu yitirtmişti. Elimi saçıma geçirdim ve bitirdiğim şişeyi kenara koydum. Göz kapaklarımı açık tutmakta zorlanmaya başlayınca balkondaki sandalyeye oturdum. Bir süre şehirin sessizliğini dinledikten sonra balkonun sürgülü kapısı açıldı. Saçları dağılmıştı. Yalpalayarak yanıma geldi ve oturdu
-Uyuyamadın galiba, dedim ukala bir sesle. Hiç bir şey demedi ve yere bıraktığım boş şişeye baktı. Şişeye uzandı, dibinde kalanı içti ve bana baktı
-Daha fazla var mı, dedi
-Tabiki matmazel, dedim ve salona yöneldim. Arkamdan geldiğini belli eden ayak seslerini duyunca istemsizce sırıttım. Çeyiz sandığı diye bana keklemeye çalıştıkları sandığa yöneldim. Sandıkta içinde alkol olan her şeyden var diyebiliyim
-Ne istersin, dedim sandığı açarken. Yanıma çöktü ve eliyle yüzünü kapadı
-Benim bunlarla ilgili pek bi bilgim yok, senin tavsiyen var mı, dedi saçını arkaya atarken.
-Bunu al, dedim alkol oranı az olan bir taneyi uzatırken. Bir süre şişeye baktı. Kapağı çevirdi ve kafasına dikti. Şişeyi bu kadar hızlı bitirmesini hayretle izlerken, o sırtını sandığa yasladı.
-Ben güzel miyim, dedi göz teması kurarak
-Ne alaka, dedim bende onun gibi yaslanırken
-Beni neden sevmiyo, onu hak etmiyor muyum, dedi acıklı bir sesle. Bir süre sessizlik oldu. Ayaklanıp sandıktan bir içki daha aldı. Onu da içişini izledim. Şişeyi ağzından çekince kafamı arkaya yasladım ve gözlerimi kapadım. Omzumda hissettiğim baskı ile gözlerimi açtım. Mangle omzuma kafasını koymuştu. Bunu kamp otobüsünde de yapmıştı. Ve yine kalbim olması gerektiğimden hızlı atmaya başlamıştı.
-Özür dilerim, dedi. Kaşların istemsizce çatılırken devam etti.
-İstediğin gibi biri değilim. Asla da olamayacağım
-Mangle neyden bahsediyosun, dedim yüzüne bakmaya çalışarak.
-Özür dilerim Springtrap, dedi ve kollarını bana sardı.
-Uyuman lazım, dedim ve ayağa kalktım.
-Beni de al, dedi ve sırtıma çıktı ve olduğu yerde kıkırdamaya başladı. Gözlerimi devirdim ve odama yürümeye başladım.
-Kapıyı aç bakalım, dedim ve odamın kapısını açması için eğildim. Kahkahalar atarak kapıyı açtı. Onu yatağa attım
-Ayy, dedi ve gülmeye devam etti. Ona gülümsedim ve gardırobumdan rahat bir şort çıkardım. Tekrar ona döndüğümde üstünü çıkarıyordu.
-Hey hey hey, dedim ve çıkardığı tişörtü ona bakmamaya çalışarak eline verdim
-Giymicem, dedi sesini bir çocuk gibi çıkararak.
-Her neyse ben çıkıyorum sen uyu, dedim ve kapıya yöneldim
-Springtrap gitme, dedi ve elimi tuttu. Beni Springtrap sandığı için böyle davranması beni her ne kadar sinir etse de sakin kalmaya çalıştım. Derin bir nefes alım ve ona döndüm.
-Benimle uyu, dedi ve beni kendine çekti dengemi kaybetmemeye çalışsam da çok işe yaramadı. Ben yanına yatınca iyice sokuldu yanıma.
-Seni seviyorum, diye mırıldandı. Terlemeye başladığımı hissettim. Yanımda üstsüz bir şekilde yatıyordu ve bu gerçekten, GERÇEKTEN tuhaf.
Mangle'dan (Bu sabah)
-Beni kendine çektin ve sonra da uyuduk, dedi. Sözünü hiç bölmeden sonuna kadar dinlemiştim. Yüzüm her kelimesinin sonunda renk değiştirmişti
-Ne diyeceğimi bilmiyorum, dedi ellerimi yanaklarıma koyarak. Lütfen aramızda kalsın bu, diye ekledim
-Tabiki öyle olacak saçmalama, dedi. Bunu söylemesiyle rahatladım ve derin bir nefes aldım
-Bir dakika bu gün okul var mı, dedim. Telefonuna baktı ve kafasıyla onayladı.