Hey merhaba! Üç yılda bir bölüm attığımı biliyorum kusursa bakmayın ://. Her neyse bu bölümde bir tutam edepsizlik var rahatsız olanlar okumayabilir.
Günler yavaş yavaş geçiyor ama kötü bir şey olmuyordu. Kendimi Springtrap'in yanında mutlu ve güvende hissediyordum. İçimden hala bir şey ona karşı böyle olmamam gerektiğini söylese de diğer iki iç sesim o düşünceyi bastırıyordu.
-...ve mavi boyadan da lazım
Bonbon böyle dedikten sonra 700. katını geçtiğim ağaç gövdesini bırakıp ona baktım. Bir süredir konuşuyordu ama ben onu dinlemek yerine başka şeyler düşünüyordum. Arkadaşlar ben ifşalıyayım az önce Springtrap'le olacağını düşündüğü düğününü planlıyordu.
-Pardon Bonnie dinleyemedim, dedim ve elimdeki boyadığım kartonu duvara yaslarken.
-Diyorum ki Puppet bize 6 tane de bulut yapmamız gerektiğini söyledi. Onun için kartona ve beyazla mavi boyaya ihtiyacımız var.
-Sanırım o bunları söylerken başka yerdeydim, dedim ve ne zaman böyle şeyler dediğini hatırlamaya çalıştım.
-Olabilir emin değilim, dedi. Gidip depodan biraz daha karton getirir misin, dedi yalvaran tatlı bir ses tonuyla.
-Bunu neden sen yapmıyorsun, dedim saçımı toplarken.
-Çünkü ben karanlıktan korkuyorum ve depo kazan dairesinin de olduğu bodrumda. Lütfen Mangle karanlıkla ilgili iyi anılarım yok.
Bir süre yüzüne baktım, o ses tonunu yapan kim olsa dayanamıyordum.
-Tamaam, nerden iniliyor bodruma
-Revirin yan tarafından zaten kapının üzerinde yazıyor; dedi bana yaklaştı ve sarıldı. Kız biz senle uzun zamandır dertleşemiyoruz seni hep bi bitik görüyorum. Anlatmak istediğin bişey olursa gay dostun hep burda.
-Anlatamayacağım o kadar çok şey var ki, diye iç geçindim ve sarılmasına karşılık verdim.
-Her neyse enerjimizi yüksek tutuyoruz hadi git şu kartonları al da işimize devam edelim. Biliyorsun tiyatro Cuma akşamı.
-Biliyorum, dedim ve gülümsedim.
Resim atölyesinden çıkıp alt kata revirin odasının olduğunu koridora indim. Biraz etrafa bakındıktan sonra bodruma inen merdiveni buldum. Herkes derste veya tiyatro çalışmasında olduğundan etraf boştu. Büyük demir kapının açılırken çıkardığı ürkütücü gıcırtı boş koridorda yankılandı. Kendimi korku filminde gibi hissettim. Bende iç ses, bende.
Merdivenlerden aşağı inip etrafa bakındım. Boş bir alana çıkmıştım. Etrafımda kapalı kapılar vardı. Aşağının bu nemli kokusunu etraf karanlık olduğundan daha da çekilmez bir haldeydi. Duvarlara bakıp ışıkları açmak için bir düğme aradım ama yoktu. Yaklaşık yirmi saniyelik arayışın ardından tabandan sarkan ipi görüp ona yöneldim. Aşağı çekip bıraktığımda yukardaki tek ampül yanmıştı. Yeterli ışık yaymasa da şimdi hangi kapının nereye açıldığını okuyacak aydınlığım vardı.Kapıların yan tarafındaki küçük tabelalardan depo yazanını bulup içeri girdim. Burda boyalar, ipler, eski tiyatrolardan kalan malzemeler, dağıtılmayan kitaplar ve benim aradığım karton gibi malzemelerle doluydu. Altı tane bulut yapacaksak üç karton yeterlidir sanırım. İç sesimi kafamla onaylayıp daha önceden kullanılmış kartonlara yöneldim. Çoğundan küçük yerler kesilmişti ama geneli sağlam duruyordu. Eğilip aldığım sırada deponun kapısı hızla kapandı. Bir anda çıkan yüksek ses damarlarımdaki kanın akış hızı nefesimle orantısız olarak artarken terlemeye başlamıştım. Sakin ol sadece kapı çarptı. İç sesimi dinleyip tekrar sakinleşmeye çalıştım. Nefesimi düzenledikten sonra tekrar arkamı dönüp kartonlara uzandım. Olabildiğince hızlı bir şekilde burdan çıkmak istiyordum. Panik atağa sahip bir insan olarak böyle bir yerde daha fazla tek başıma kalmak istemiyordum. Kapının tokmağına elimi attığım sırada alttan içeri kaydırılan kağıtla geriledim. Nefesim yine hızlanıyordu ve tekrar terlemeye başlamıştım. Dışardan uzaklaşan adım seslerini dinledim. Ya çok kötü bir şakaydı ya da başka bir şey. Adım sesleri kesildiğinde kendime geldim. Ayaklarımın ucunda duran katlanmış kağıdı aldım.