on dört

531 66 160
                                    

Kızlar tuvaletinin kapısı muhtemelen üstüne düşen bişeyler yüzünden kırılmıştı. Bastığım yerlere dikkat ederek içeri girdim.

Juvia başını yerde yarı baygın bi şekilde yatıyordu. Dumanı solumamaya çalışarak onu kucağıma aldım.

"Gray...?" dedi Juvia öksürüklerinin arasında. Oldukça kötü görünüyodu. Kim bilir ne zamandır oradaydı.

Hızla merdivenlerden inerken Natsu'yu aradı gözlerim. Yangın alarmını çalıştırıyordu. Alarmın sesiyle beraber sınıflardan gelen çığlıklar da okulu inetmeye başladı.

Öğrenci sürüsünün arasında kalamak için hızımı artırdım.

"Dayan Juvia.." diye fısıldadım. "Az kaldı."

Şu an taksi bekleyecek zamanım yoktu. Babamın kaldığı hastaneye doğru koşmaya başladım.

Bi yandan Juvia'yı taşırken, bi yandan da hızlı koşmak zordu. Ama bunu yapmam lazımdı.

Bi kaç kere tökezlesem de durmadım. Hastane görüş alanıma girdiğinde, biraz yavaşladım. Ama hâlâ koşuyordum.

Juvia'ya çevirdim bakışlarımı. Zar zor nefes alıyor gibiydi. Ayrıca kolları biraz yanmıştı.

"Kahretsin..." Diye mırıldandım ve hastanenin içine daldım. Beni farkeden bikaç hemşire yanıma geldi.

"Yangının ortasında kaldı!" Dedim onlar sormadan önce. Nefes nefese kalmıştım.

"Tamam, lütfen sakin olun." Hemşirelerden biri beni sakinleştirmeyr çalışırken, diğerleri Juvia'yı yatırdıkları sedyeyi bi odaya götürüyolardı.

Onların peşinden gittim. Ama beni odaya almamışlardı. Hayır yani, nolcak odada beklesem?!

Kendimi yanımdaki sandalyeye bıraktım sertçe. Başımı geriye yasladım ve gözlerimi kapattım. O yangın kasıtlı çıkarılmıştı. Ve her kim çıkardıysa, onu doğduğuna pişman edecektim.

"Gray!" Tanıdık sesle gözlerimi açtım. Natsu ve Lucy bu tarafa koşuyolardı.

Lucy kızarmış gözlerinden ağladığı belli oluyordu. Gelip pencereden Juvia'nın kaldığı odaya bakınca yeniden ağlamaya başladı.

Natsu yanına gitti ve sarıldı ona. Konuşarak teselli edemezdi, o da bu yola başvurmuştu. Gerçekten, değer verdiğin birine sarılmak rahatlatıyordu.

Juvia uyanınca, ben de ona sarılacaktım.

"Yangın kasıtlı çıkarılmıştı, dimi?" dedi Natsu yanımdaki sandalyeye otururken.

"Evet. Geldiğimde tuvaletin kapısı kırıktı, ama üstüne bişeyler devrilip kırılmadan önce kilitlendiği çok açık. Sanırım biri yangını çıkarıp Juvia'yı içeri kilitlemiş."

"Kim olabilir?" Natsu bunu sorduğunda, Lucy önce kaşlarını çatarak düşündü. Sonra yumruklarını sıktı.

"Hoshi... Kesin o!"

"Hoshi? O kim be?"

"Şu geçen Juvia'nın dövdüğü mor saçlı kız varya."

"Haa.." Sırıttım kendi kendime.

Odadan çıkan doktorla ayağa kalktık.
"Juvia-san'ın yakınları sizler misiniz?"

Yok amca, biz yan odadaki hastanın yakınlarıyız.
"Evet biziz."

"Juvia-san'ın akciğerleri biraz hasar görmüş. Ama çok ciddi bişey yok. Akciğerlerinin tedavisi bittiğinde taburcu olabilir."

Başımı salladım ve çıkışa doğru gitmeye başladım.

"Gray nereye?" diye seslendi Lucy.

Elimi kaldırdım ilerlemeye devam ederken.

"Hemen dönerim."

Okula varmıştım. Karşısındaki kafeye girmeden önce okula bi göz attım. İçi bomboştu.

O Hoshi dedikleri kızı ve arkadaşlarını okulun karşısındaki kafede görürdüm hep. Şimdi de orda olmalıydılar.

İçeri girip gözlerimle onu aramaya başladım. Evet, sarışın arkadaşıyla beraber bi masada oturuyolardı.

Yanlarına gittim ve Hoshi'nin kolunu tutup sürüklemeye başladım. Kafenin kızlar tuvaletine doğru sürüklüyodum.

"Gray! Sonunda bana geldin demek." dedi ve kıkırdadı.

Cevap vermeyip ilerlemeye devam ettim. Tuvalete geldiğimizde sertçe kolunu bıraktım.

"Sen ne yaptığını sanıyosun?"

Tek kaşını kaldırarak bana baktı.
"Ne yapmışım ki?"

Bi de salağa yatıyodu. Sinirle dişlerimi sıktım.

"Yangını senin çıkardığını biliyorum." Elimden geldiğince sakin kalmaya çalışıyordum.

Sırıttı Hoshi.
"Zeki çocuk."

Ben de sırıtmasına karşılık verdim. Elimi cebime attım ve çakmağı çıkardım.

"Juvia'yla aynı şeyleri yaşamak ister misin?"

Ben çakmakla Hoshi'nin üstüne yürüdükçe, o büyüyen gözleriyle geri geri gidiyodu.

"G-Gray, ya-pmayacaksın, dimi?"

"Bilmem, sen yapacak mıyım?"

Çığlık atacağı sırada ondan önce davranıp elimle ağzını kapattım.

"Juvia'nın 7 metre yakınına yaklaşırsan, veya onun ismini ağzına alırsan, bunu yaparım."

Hızla başını sallayınca elimi çektim. Çakmağı cebime atıp dışarı çıktım.
Ben çıkınca yanındaki sarışın arkadaşı da tuvalete girmişti hemen.

Hastaneye gittim. Juvia'nın uyanmış olması gerekiyordu. En azından doktor öyle demişti.

Hastanenin merdivenlerine yöneldiğimde, duyduğum sesle yüzümü buruşturdum.

"Gray-kuuğn!"

Önce duymamış gibi yapıp merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Ama hemşire gelip kolumu tutmuş ve durdurmuştu beni.

"İyi günler Yuna-san."

"Silver-san'a bakmaya mı geldin?" Bu kızın sesini duyduğumda midem bulanıyodu resmen ya.

"Hayır, bugün kız arkadaşım için geldim."

Yüzündeki iğrenç gülümseme solmuştu Yuna-san'ın.
"Demek kız arkadaş. Silver-san biliyo mu?"

"Babam biliyo, ama bugün hastanede olduğumuzdan haberi olmasın lütfen."

Tekrar şirin olduğunu düşündüğü bi şekilde gülümsedi.
"Peki." Sonra babamın odasının olduğu kata çıkmaya başladı.

Babama söyleyecekti.

Onu boşverip bi üst kata çıktım. Lucy ve Natsu odanın önündeki sandalyelerde bekliyolardı. Natsu yanıma geldi.

"Juvia uyandı, içeri girebilir mişsin." Dedi ve sırıtarak Lucy'i alarak gitti. Gözlerimi devirdim arkasından.

Derin bi nefes alarak odaya girdim. Juvia yatakta hafif oturur bi pozisyonda oflayarak etrafı izliyordu. Benim geldiğimi görünce bana döndü.
"Gray?"

Gerçekten, değer verdiğin birine sarılmak rahatlatıyordu.
Juvia uyanınca, ben de ona sarılacaktım.

Cevap vermeden yanına gidip sarıldım. Sıkıca sarılıyodum. Juvia en başta şaşırsa da sonra o da sargılı ellerini boynuma doladı.

Cidden rahatlatıyodu. Sevdiğin birine sarılmak...

Çakma Sevgili | gruvia ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin