on dokuz

519 59 131
                                    

Gözlerini kırpıştırarak açtı Gray. Her sabah yaptığı gibi tavanla bakışmak için gözlerini yukarı dikti. Fakat baktığı yer kendi tavanı değildi. Hızla doğrularak etrafı inceledi. Juvia'nın odasındaydı.

Buraya nasıl geldiğini hatırlayabilmek umuduyla, hafızasını yoklamaya başladı. Çok geçmeden de hatırlamıştı zaten. Hastaneye gittiğinde karşılaştığı korkunç manzara, ve doktorların sözlerinden sonra uçurum kenarına gitmiş, Juvia'ya sarılarak ağlamıştı. O sırada uyuyakalmış olmalıyım, diye geçirdi içinden.

Önce ayaklarını yataktan sallandırdı, sonra da kendisi indi. Üzerini düzelterek salona geçti. Natsu ve Lucy koltukta uyuyakalmıştı. Laxus ortalıkta görünmüyordu, odasında olmalıydı. Juvia da tekli koltukta uyuyordu.

Onları uyandırmamaya çalışarak, sessizce dışarı çıktı Gray. Hastaneye doğru yürümeye başladı. Oraya gitmek istemiyordu aslında, ama babasının orada kalan birkaç parça eşyasını almalıydı.

Hastane kapısından girince gözleriyle babasının hemşiresini aramaya başladı. Bekleme koltuklarından birine oturmuş kahve içtiğini görünce hızlı adımlarla yanına gitti. Hemşire de onu fark etmiş ve ayağa kalkmıştı.

"Babamın eşyalarını almaya geldim Yuna-san."

"Benimle gel." Diyerek bi odaya doğru gitti hemşire. Gray de peşinden gitmiş, odanın kapısında onu bekliyordu.

En sonunda bir elinde bi kutu, diğer elinde de bi zarfla odadan çıktı hemşire. Önce kutuyu uzattı.

"Silver-san'ın eşyaları. Ve," Bu sefer elindeki zarfı gösterdi Gray'e.

"Silver-san, böyle bi durumda bu zarfı sana vermemi istemişti Gray-kun."

Gray zarfı eline aldı ve hafif çatık kaşlarıyla inceledi. Daha sonra hemşireye teşekkür ederek dışarı çıktı. En yakındaki banka oturdu ve önce kutuyu açtı.

İçinde babasının, Gray'in kolyesine benzeyen küpesi, en sevdiği ve hastanede yattığı süre boyunca sıkılmadan okuduğu kitabı, Gray'in ona doğum gününde hediye ettiği t-shirtü ve başka bikaç eşyası vardı. Eşyaların tam olduğunu görünce bu sefer zarfı açtı Gray. Güzel bi el yazısıyla yazılmıştı. Okumaya başladı.

'Buraya duygusal bir veda konuşması yazmayı düşünmüyorum oğlum, yazmayı beceremem de zaten. Sadece birşey söylemek iatiyorum sana.
Oyununuzu biliyorum, Juvia'yı getirdiğin ilk gün tavırlarınızdan ve birbirinize bakışlarınızdan anlamıştım birbirinizi sevmediğinizi. Ama biliyor musun Gray? Artık birbirinize öyle bakmıyorsunuz. Buradan ne gibi bir sonuç çıkaracağını bilmiyorum, ama sakın Juvia'yı bırakma. Sadece bakışlarından bile onu çok sevdiğini anlayabiliyorum. Bu oyunu boz Gray. Boz da rahat rahat yatayım.

~Baban'

(YN. Aslında buraya duygusal bişey yazmaya çalışmıştım ama saçma sapan oldu, ben de sildim böyle bişey yazsım :'))

Gray mektubu okurken hem birkez daha gözyaşlarını tutamamış, hem de babasının oyunu bilmesine şaşırmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu.

Kağıdı elinde sıkarken ayağa kalktı ve gülümsedi.
"Oyunu bozacağım baba, ama biraz zaman gerekli."

Eve doğru yürürken boşta olan eliyle hızla gözyaşlarını sildi. Eve geldiğinde anahtarı çıkardı ve sessizce eve girdi. Natsu ve Lucy hâlâ uyurken, Juvia koltukta değildi. Kalkmış olmalıydı.

Montunu çıkarıp askıya astı ve elindeki kağıdı da katlayarak montun iç cebine koydu Gray. Karnının acıktığını hissedince mutfağa yöneldi. Burnuna gelen güzel kokularla, karnı birkez daha guruldadı. Gray başını mutfak kapısından uzattığında, tahmin ettiği manzarayla karşılaşmıştı. Juvia uyanmış kahvaltı hazırlıyordu.

Çakma Sevgili | gruvia ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin