LOYALTY AND BETRAYAL

279 8 14
                                    

Uzun çok uzun bir aradan sonra bu bölümle geri göndüm. Bu kadar aradan sonra yazmak gerçekten çok zor oldu, umarım sizi hayal kırıklığına uğratmam. Madem yıllardır ortalarda yoktum, o halde sadece Klaus ve Caroline olan bir bölümle döneyim dedim, umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.

Caroline odasında bir şeyler karalarken kapının hafifçe çaldığını duydu. Bu kapı çalış şeklini tanıyordu, Klaus'un çalışıydı. Bu tanıdık his birden rahatsız etti Caroline'ı. Ne zaman Klaus'un kapı çalışını diğerlerinden ayırt eder olmuştu ki?

Bir diğerlerine kıyasla kuvvetli sayılabilecek ama yine de gayet hafif bir vuruş, biraz duraksama ardından iki hafif vuruş. Klaus.

"Gelebilirsin." dedi Caroline elindeki kağıt kalemi bir kenara bırakırken. Arkasına yaslandı ve kendini duyacaklarına hazırladı.

Klaus kapıyı aralayıp yavaş adımlarla içeri girdi. Caroline'ın başında oturduğu masaya doğru ilerleyip gözlerini Caroline'ın yapmakta olduğu resme çevirdi. Bir ağaç çizimiydi. Ne çok zayıf ne çok güçlü bir ağaçtı. Ne çok zayıf ne çok güçlü bir resimdi.

"Resim yaptığını bilmiyordum." dedi Klaus duyduğu şaşkınlığı sesine yansıtmaktan çekinmeyerek. Caroline da bilmiyordu.

Caroline gerildi. Daha önce resim yapmaya bir ilgi duymamıştı. Bu saraya gelmeden önce pek resim yaptığını hatırlamıyordu. İlk ne zaman resim yaptığını düşündü. Klaus'un odasına girip çizimlerini gördükten sonraydı. Rahatsızca kıpırdandı ve çizdiği resmin üstüne masasındaki diğer kağıtları koyarak üzerini kapattı.

"Önemli değiller, birkaç karalama." dedi paniğini sesine yansıtmamaya çalışarak. İğneleyici bir şekilde devam etti. "Yapacak pek şeyim yok, oyalanacak bir şeyler arıyordum."

Caroline'ın sesindeki ima tabii ki Klaustan kaçmadı. Caroline her konuşmalarında mutlaka Klaus'a meydan okuyacak bir şey söylüyor ya da imada bulunuyordu. Ona duyduğu öfkeyi yüzüne vurmaktan hiç korkmuyor, çekinmiyor, tereddüt etmiyordu. Klaus bunun hoşuna gitmediğini söylerse yalan söylemiş olurdu. Caroline'ın korktuğunda bile meydan okuyan bir tarafı vardı. İnatçıydı, boyun eğmiyordu. O masum görüntüsünün aksine, öfkeliydi. Ve öfkesini yansıtmaktan hiçbir şey alıkoyamıyordu. Konu genellikle, tabii ki, Klaus'un onu bu sarayda zorla tutuyor olmasıydı.

"Bence gayet başarılı. Özellikle başlangıç için."

"Sanmıyorum." diye kestirip attı Caroline. Klaus'a öfkeliydi. Elijah'ın planlarını ona anlattığında kendisine inanmamış,üstüne üstlük Caroline'ı komplo ile suçlamıştı. Gözlerini Klaus'un gözlerine meydan okurcasına dikti. Çizimlerini gördüm demek istedi, ama diyemedi.

Onun yerine "Sen bir şeyler çizer misin hiç?" diye sordu. Klaus bu soruyu beklemiyordu.

"Ara sıra."  dedi. Konuyu değiştirmek için devam etti. "Belki oyalanacak bir şeyler bulman konusunda yardımcı olabilirim. At binme çalışmalarına devam edebiliriz."

Caroline Klaus'un son söylediklerini duymamış gibi yaptı. Klaus'un kendisini çizdiğini görmüştü ve bundan nedenini bilmediği bir rahatsızlık duyuyordu. Elbette bariz sebepler vardı Klaus'un onu bu sarayda zorla tutuyor olması gibi... Ama rahatsızlığının sebebi bu değildi. Klaus onu gizlice izlemiş falan da değildi.  Caroline merdivenlerden düştükten sonra Klaus'un uyurken yanında beklediğini biliyordu, hatta bunu Caroline'ın rica ettiği de olmuştu. Belki beklerken sıkıldığı için Caroline'ı çizmişti Klaus. Ama başka çizimler de vardı. Caroline bahçede dolaşırken, camdan dışarıyı izlerken, bir atın başını okşarken...

"Belki sen de bana yaptığın resimleri gösterirsin. Senin resim yapıyor olacağını düşünmezdim."

"Belki."

LOVE KEEPS YOU HUMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin