"Neredesin lanet olası?"
Rebekah Caroline'ın odasından söylenerek çıktı. Onun aptal istekleri ve çocuksu tehditleriyle uğraştığı yetmiyormuş gibi ayağına kadar gelmiş ama onu odasında bulamamıştı. Önce koskoca sarayda onu aramak yerine birine onu bulmasını söylemeyi düşündü ama riske girmek istemediği için vazgeçti. Elijah'nın yargılayan bakışları zaten sürekli üzerindeydi ve Caroline'ı aradığını duyması bile ondan süphelenmesine yeteceğini biliyordu. Ve Elijah'nın gözlerinin sürekli üzerinde olması istiyeceği son şeylerden biriydi. Öfke dolu bir nefes daha alarak bahçede olabileceği düşüncesiyle yürümeye devam etti.
Caroline bahçede oturmuş düşünüyordu. Son zamanlarda yaptığı tek şey düşünmekti zaten. Sevdiği bir şeyi yapmayalı ne kadar olmuştu? Bu saraya geldiğinden beri yapmaktan hoşlandığı, onu mutlu eden hiçbir şeyi yapmamıştı Caroline. Acaba yapsa ona yine aynı keyfi verir miydi? Onu mutlu eden sahiden yaptıkları mıydı yoksa sahip oldukları mı? Şimdi, bu şartlar altında, böylesine aciz ve sevgisiz bir hayat yaşarken papatyalardan bir taç yapsa bu onu mutlu eder miydi, annesine hediye ettiğinde yüzünde oluşan o büyük gülümsemeyi göremedikten sonra?
Nihayet aradığını bulan Rebekah adımlarını Caroline'ın olduğu tarafa yöneltti. Caroline oturmuş gökyüzünü seyrediyordu. Bu kızla ilgili ne varsa Rebekah'yı deli ediyordu. Her şeyi, istisnasız her şeyi gözüne batıyordu. Saatlerce aptal gibi gökyüzünü izleyişi, oturuşu, yürüyüşü, konuşması, gülüşü, gözyaşları, saçları, gözleri, her şeyi! Nefretin beden bulmuş haliydi. Çocuksu bir nefretti,kendi elbesini üzerinde görmüş olmasıyla başlayan, Nik'in onu korumasıyla devam eden ve kendi öz ağabeylerinin onu kendisine ercih etmesiyle devleşen bir nefret. Kim olduğuyla, nasıl olduğuyla, ne hissettiğiyle, ne yaşadığıyla ilgilenmiyordu. Sadece nefret ediyordu. Katıksız nefret. Belki kıskançlık.
"Caroline." dedi Rebekah aniden. Sırf Caroline'ın huzurunu bozmak için yüksek sesle. Daha çok bozacaktı onun huzurunu, tek yapması gereken biraz beklemek. "Seni burada bulabileceğimi biliyordum."
Caroline ürkerek ona döndüğünde Rebekah ona kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdi. Samimi değildi. Ama Caroline'a onun bu saraydan kaçmasına yardım edeceğini söylediği zamanki gibi de değildi. Samimi olmayan, ama samimi olma çabası barındırmayan bir gülümseme. Caroline ne söyleyeceğini merak etti.
"Beni neden arıyordun?"
"Seninle aramızda geçen ufak, tatsız meseleyi hatırlıyorsundur ." dedi ve Caroline'ın onayını beklercesine duraksadı.
"Seninle aramızda geçen ufak, tatsız meseleyi hatırlıyorum." dedi Caroline ufağa vurgu yaparak.
"Ve sen bana tüm bunların senin ailenle bir defaya mahsus görüşmeni sağlamam karşılığında aramızda kalacağına söz vermiştin."
Caroline'ın hem gözleri hem ağzı şaşkınlıkla açıldı. Bir şeyler söylemek istedi ama kelimeler bir türlü dilinin ucuna gelmiyor, boğazında takılı kalıyordu. Rebekah'nın bunu yapacağına dair hiç umudu yoktu. Kendisini ailesini bir kez daha göremeyeceğine inandırmış, bunu kabullenmişti. Ama şimdi, onları görmek, onlara son kez sarılmak, onlara onları ne kadar çok seviğini söylemek ve belki son kez sevildiğini hissetmek için son bir şansı vardı. Ailesini görmeye gerçekten çok ihtiyacı vardı. Özellikle Roya'nın söylediklerinden sonra.
"Hiçbir kız, onlara veda bile etme bile şansı olmadan böyle vahşice ailesinden koparılmamalı. Bu yüzden tüm ihtimalleri göze alarak, sana ailenle görüşme imkanı yaratmak için her şeyi yaptım. Bu gece saray karanlığa gömüldüğünde onları görebileceksin." dedi Rebekah, sanki bunu yaptıklarının üzerini kapatmak için değil, Caroline'a iyilik olsun diye yapıyormuş gibi pişkinlikle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE KEEPS YOU HUMAN
FanfictionKlaus ve Caroline. Onları hiç böyle görmediniz. Kimse bu kadar aşık olmadı. Ve bu kadar düşman. Onların aşklarına şahit olmaya hazır olun . Savaş ve aşk daha önce hiç bu kadar iç içe olmadı.