A MATTER OF LIFE AND DEATH

1K 63 6
                                    

 CAROLINE

   Uyandığımda gözlerimi zorla araladım. Uyanmak istemediğimden veya acı çektiğimden değildi. Gözlerimi zorla aralamıştım çünkü sabaha kadar ağlamıştım. Çünkü yaşadığım tüm zorlukların, Tyler'ın ölümüne sebebiyet vermiş olmanın yükü ağırdı, asla taşıyamayacagım türdendi.  Tyler'ın yatağıma bırakılmış ve öldürülerek çektiği acılardan kurtulmayı bekleyen bedeni gözlerimin önünden hala gitmiyordu. O korkunç görüntü beni tüm gece tek bir an bile yalnız bırakmamıştı. Göz yaşlarım arasında uykuya daldıktan sonra bile biraz olsun bu dünyadan uzaklaşamamış gördüğüm kabuslarla başımıza yıkacak büyüklükte çığlıklar atarak uyanmıştım. Keşke çığlıklarım gerçekten sarayı başımıza yıkacak büyüklükte olsaydı. Klaus' un bu büyük sarayın altında ölmesi ve daha yüzlerce masum insanın Tyler ile aynı kaderi paylaşmaktan kurtulması için ölümü göze alabilirdim. Fakat Klaus tüm yaptıklarına rağmen vicdanının ve insanlığının altında ezilmemişti. Bu sarayın onu öldürebileceği fikri şüpheliydi.

Tyler'ın benim yüzümden öldüğü fikrini kabullenemiyor bu olanlar için kendimi suçlamayı bırakamıyordum. Fakat bu benim suçum falan değildi. Bu bir lanetti. Ben lanetliydim. Tüm bunlar benim lanetimdi. Ben lanetliydim ve öyle ya da böyle benim çevremdeki herkes zarar görüyordu. Bu öyle bir lanetti ki beni değer verdiğim herkese zarar vermekle cezalandırıyordu ve ben olduğum yerde çırpınmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Tyler ona değer verdiğim için ölmüştü. Belki de ona değer verdiğim için değil bana değer verdiği için ölmüştü. Belki ben sonsuz bir kuyuya atılmıştım ve bedenim acıyla düşerken beni düşmekten ve acı çekmekten kurtarmaya çalışan herkes acı çekiyordu. Belki de ben bunu haketmistim ve bu cezayı çekmemi engelleyecek herkes zarar görüyordu. Belki de sadece Klaus öldürmekten ve kandan zevk alıyordu.

Hayat ilgincti. Bir gün kendinizi ummadığınız  bir hayatta buluyordunuz ve siz olanların farkına vardığınızda çok muhtemel is işten geçmiş oluyordu ve yapabildiğiniz tek şey boş yere çırpınmak ardından   çırpınmanızın doğurduğu çok daha kötü sonuçlarla yüzleşmek oluyordu. Eğer güçsüz olansanız hiç hakkı olmayan insanların sizin için çizdiği yolu takip etmek, sizin için seçtiği hayatı yaşamak ve size uygun gördüğü acıları çekmek zorunda kalıyordunuz. Bunu bu kısa bir süre önce öğrenmistim. Bu saraya gelmek, ailemden uzak kalmak, Tyler'ın ölümü, esir olmak.  Bu Klaus'un benim için seçtiği hayattı. Değersiz, zor ve acı dolu. Ve yapabildiğim tek şey benim için seçtiği ölümün yakın zamanda olmasını dilemekti.  Sessizce dilemek ve kimseye söyleyememek.

Zamanın geçmesi için bekliyordum öylece. Günler geçsin ve kalbimin üzerindeki beni yakıp kavuran ateş soğusun diye bekliyordum. Fakat sabah olmuyor gün doğmuyordu. Bir daha günlerim aydınlanacak mı merak ediyorum. Bir daha nefes aldığımda boğazımdan aşağı akıp giden ve ciğerlerimi dolduran temiz hava olacak mı merak ediyordum. Aldığım her nefeste acıyla dolmayı bırakabilecek miyim merak ediyordum. Kafamı sırılsıklam olmuş yastığımdan duyduğum sesle kaldırdım. Duyduğum küçük tıkırtı gecenin sessizliğinde boğazı parcalarcasına atılmış bir çığlık gibi geldi ve kapıya baktım. Fakat kapıda görmeyi beklediğim gibi birini görmemiştim. Zaten bu sarayda odama gelmesini isteyeceğim kimse yaşamıyordu. Gözlerimi kapattım ve başımı tekrar ıslak yastığıma gömdüm fakat sürekli yüzüme değen ıslaklık bana neden ağladığımı hatırlatıyor ve canımı daha fazla yakıyordu. Çok daha fazla. Yastığı ters tarafını çevirmek üzere elime aldığımda birden omzumda güçlü bir el hissettim. Hızla doğrulup arkamı dönmeye hazırlanmıştım ki güçlü ellerin sahibi ona bakmamı engelledi ve ağzımı kapatıp beni yataktan çekip çıkardı. Hala ona dönmeme izin vermiyordu.

Ben bu sırada anca kendime gelebilmiş ve karşı koymayı denemeye başlamıştım. Fakat beni tutan eller öyle güçlüydü ki  kendimi kurtarmak için gösterdiğim tüm çaba havada kalıyordu ve ben onun beni sürüklemesini saymazsak hareket dahi edemiyordum. Vücudumun kontrolü çoktan benden alınmıştı. Ama benden binlerce kat güçlü ellerin sahibine karşı koymaya çalışıyordum. İki dakika önce ölümünün yakın bir zamanda olduğunu düşlerken şimdi benim için bir anlamı olmadığını düşündüğüm hayatım için savaşıyordum. Hayat buydu işte, yaşam buydu. Ne kadar acı olaylar tecrübe ederseniz edin, canınız ne kadar yanarsa yansın, ne kadar isterseniz isteyin hayata öylece sırtınızı dönemiyor, kendinizi ölümün kollarına bırakamıyordunuz. Az sonra tecrübelerimin arasına bir yenisinin ekleneceğinden emin de olsam hayatım için savaşmayı bırakamıyordum.

LOVE KEEPS YOU HUMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin