Caroline bahçede dolaşırken toprağa çeşitli renklerde çiçekler diken bir adam gördü. Biraz tereddüt etse de yanına yaklaşıp izlemenin bir sorun olmayacağını düşündü.
"Merhaba." dedi Caroline. Tepki alamayınca devam etti. "Kolay gelsin, çok güzeller."
"Teşekkür ederim hanımefendi." dedi adam tok ve kaba sayılabilecek bir şekilde ve işine döndü. Caroline'a dönüp bakmamıştı. Kaba bir şey söylemiş sayılmazdı ama kestirip atmaya, Caroline'ı başından savmaya çalışan bir hali var gibiydi.
Caroline yardım edip edemeyeceğini sormak istiyordu ama adamın tavrı hem sormak için hem de onunla birlikte çiçek dikmek için cesaretini kırmıştı.
Klaus ile araları şu günlerde çok kötü sayılmazdı. En azından Klaus Caroline'ı cezalandırmaya çalışmıyor, sevdikleriyle tehdit etmiyor ya da Caroline'a gözdağı vermek için sevdiği birine zarar vermiyordu. Elijah'ın planlarını Klaus'a anlattığında verdiği haksız tepkiyi telafi etmeye çalışıyordu. Belki, Klaus'un bu iyi(!) ruh halinden, Klaus birden tavrını değiştirmeden, biraz faydalanabilir, çiçek dikmeyi istediğini Klaus'a söyleyebilirdi. Adama bir şey demeden yanından ayrıldı, adamın da Caroline'ın iyi dilekleriyle ya da kendisine hoşçakal diyip dememesiyle ilgilenir bir hali de yoktu zaten.
Genel olarak saraydaki kimsenin Caroline'ın ne dediğiyle ya da onunla sohbet etmekle ilgilenir gibi bir hali yoktu zaten. Caroline'ın buna alıştığı söylenebilirdi, yine de zaman zaman rahatsız olmuyor, kendini kötü hissetmiyor değildi. Zaten sarayda yapabilecekleri ve konuşabileceği insan sayısı epey sınırlıydı. Bir konuşma başlatmaya çalıştığında kısa cevaplar almak, geçiştirilmek ya da ne derse desin samimiyetsizce onaylanmak can sıkıcı olabiliyordu. Hizmetindeki herkes böyle yapıyordu.
Arkasını dönüp yürümeye başladı. Adamın onları duymayacağından emin oldukları bir mesafeye geldiğinde yanındaki Kerena'ya dönüp "Çok nazik biri gerçekten." dedi ironi ile gülerek.
Kerena bir an için bir şey söylemeye niyetlenerek kısa bir an için ağzını açtı fakat hemen bu fikirden vazgeçti. Kerena'nın tereddütü Caroline'ın gözünden kaçmadı.
Kerena, Roya ile yaşadıkları tatsızlıktan sonra Caroline'ın hizmetiyle ilgilenmeye başlamıştı. Genellikle her an Caroline'ın yanında olurdu, Caroline yalnız kalmak istediğini söylediğinde bile. Caroline odasında değilse, Kerena mutlaka yanında, yanında olamazsa etrafta, yakınlarda olurdu. Caroline hizmetinde olan insanların kendisinin söylediklerini sıkı sıkıya takip etmelerine alışkındı, işlerin burada öyle işlediği söylenemezdi. Yine de Kerena'nın Klaus'un gazabıyla yüzleşmesini istemediğinden kendisini bir gölge gibi takip etmesine, çoğu zaman, ses çıkarmıyordu.
"Ne söyleyecektin?" diye sordu Caroline merakla.
"Hiç, hiçbir şey söylemeyecektim."
"Hayır söyleyecektin. Söyleyeceksin de." dedi Caroline sıkılmış bir tavırla.
"Bir şey söylemeyecektim." diye yineledi Kerena.
Caroline otoriter bir sesle uyarır şekilde "Kerena." dedi.
Kerena'nın dudakları tereddütle açıldı. "Saraydaki çalışanlar sizinle konuşurken sizin veya Klaus'un hoşuna gitmeyecek bir şeyler söylemekten çekiniyorlar."
"Haksız sayılmazsın" diye mırıldandı Caroline. Kendisinin de fark etmediği bir şey sayılmazdı bu. İnsanlar Caroline ile konuşurken bariz şekilde bir şeylerden çekiniyor konuşmayı olabildiğince kısa tutmaya çalışıyorlardı. Caroline'ın fark etmemesi imkansızdı.
"Üstelik Klaus'u rahatsız etmek için sizinle konuşmak bile yeterli olabilir." diye devam etti Kerena.
"İçeri gidelim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE KEEPS YOU HUMAN
Hayran KurguKlaus ve Caroline. Onları hiç böyle görmediniz. Kimse bu kadar aşık olmadı. Ve bu kadar düşman. Onların aşklarına şahit olmaya hazır olun . Savaş ve aşk daha önce hiç bu kadar iç içe olmadı.