EXPECTANCY

1.1K 74 11
                                    

Aldığım yorumların sayısı gerçekten çok düştü ve şimdi sizden her zamanki gibi bol bol yorum istiyorum.Lütfen hikayenin kurgusuyla ilgili fikriniz varsa benimle paylaşın.Iyi okumalar.

Niklaus askerlerine Caroline'ı bulmalarını söylemiş, onu bulmak için her yeri, her taşın altını aramalarını emretmişti. Odasında camın kenarına oturmuş sinirle bahçeyi seyrediyordu. Küçücük bir kızın emirlerine itaat etmemesi, kendisini hiçe sayması, bu saraydan kolayca kaçıp gitmesi sinirlerini bozuyordu. Adeta oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibiydi. Sahip olduğu şeyleri kaybetmekten, insanların onu hiçe saymalarindan, gücünü ve kudretini aşağılayarak ona böylesine karşı gelmelerinden nefret ediyordu. Ona karşı gelmeye cesaret eden insan sayısı iki elin parmakları etmezdi belki... Medes Kralı ona karşı gelmişti ve Klaus onun kızını elinden alarak hatasının bedelini ödetmişti. Fakat şimdi küçücük savunmasız bir kız sarayından öylece kaçıp gitmişti. Nasıl bu kadar cesur olabilmisti Caroline? Daha da önemlisi nasıl bu kadar kolay kaçabilmişti? Onu bulduğunda ona da ailesine de tüm bunların hesabını soracaktı. Onlara hiçbir şekilde acımayacak, Klaus'un sarayından kaçmanın, onun emirlerine itaat etmemenin ne demek olduğunu onlara gösterecekti. Caroline'ı tekrar bu saraya getirecekti ve Caroline'ın gitmesine izin verse dahi Caroline korkudan gitmeyi reddedecekti. Camdan dışarıyı izlerken az önce kendisine söylenenleri düşünüyordu. Caroline'ın ailesi de ortalıkta yoktu ve bu Caroline'ın yalnız kaçmadığını gosteriyordu. Ortada bir kaçış planı olduğu belliydi. Caroline'ın ailesiyle iletisime geçmesi için saraydan birilerinin yardımına ihtiyacı vardı. Biri onun ailesiyle konuşmasına, plan yapmasına ve bu saraydan öylece kaçıp gitmesine yardım etmişti.

Klaus aklında dönen düşüncelerle oturduğu yerden hızla kalktı ve odasının kapısına doğru öfkeyle yürüdü ve kapıyı açtı. Tek solukta Kol'un odasına vardı ve kapıyı hızla açıp ellerini Kol'un boynuna sarıp onu duvara itti. Öfke dolu, derin bir nefes aldı ve Kol'un kulağına eğilip dişlerinin arasından, kesik nefesler vererek konuştu.

"Sana üzücü bir haberim var kardeşim, Caroline gitmiş. Ama senin zaten haberin vardır. Zira birinin Caroline'ın buradan kaçmasında büyük payı var. Bu kişinin sen olduğunu düşünüyorum... Ne dersin?"

Kol boynunu sıkıp onu duvara yaslayan Klaus'un ellerini çözüp onu geriye doğru itti.

Klaus'un Caroline'ın kaybolmasına kızacağını biliyordu ama bu denli yogun bir kızgınlık beklemiyordu. Klaus'un gözleri resmen öfkeyi haykırıyordu. Kol Klaus'un kızgınlığının sadece kaybetmeye olan nefretinden kaynaklanmadığını, Caroline'a özel olduğunu anlatmıştı. Ama bu tespitini Klaus ile paylaşmanın ne yeri ne de zamanıydı. Ayrıca planlarını bozacak her davranıştan kaçınması gerekiyordu. Sakince, onu daha fazla sinirlendirmemeye çalışarak konuştu. Söyleyeceklerini kelimesi kelimesine tartıyor, yanlış bir şey söylememeye çalışıyordu. Dikkati üzerine çekmek istemiyordu.

"Ne saçmalıyorsun Klaus? Onu neden kaçırayım ki? Hem neden umrumda olsun!?"

Klaus Kol'un kendisini itmesine daha da sinirlenip onu tekrar duvara yasladı ve yumruk haline getirdiği elini Kol'un suratına geçirmek üzereyken Kol onu tuttu ve Klaus'un yüzüne bir tane geçirip birkaç adım gerilemesi sebep olduktan sonra konuştu.

"Saçmalıyorsun! Kes şunu. Burada bana hesap sorarak vakit kaybedecegine git ve onu bulabilecegin daha mantıklı yerlerde ara."

Klaus Kol'un ona vurmasınlar doğan sinirle ona aynı şiddette bir hareketle karşılık verdi ve yine sinirle dişlerinin arasından konuştu.

"Ben onu arayarak vakit kaybetmeden önce sen bana onu nereye sakladığını söylemek istersin diye düşünmüştüm. Yoksa yanılıyor muyum?"

LOVE KEEPS YOU HUMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin