Kol Caroline'ın odasının kapısına geldiğinde kapıyı yavaşça çaldı, sanki amacı Caroline'ı uyandırmak değilmiş gibi. Fakat kapıyı yalnızca bir kez çalmış olmasına rağmen açıldı ve karşısına Caroline'ın soran gözleri geldi.
"Beklediğimden çabuk uyandın Caroline. Girebilirim değil mi? Burası konuşmak için pek uygun bir yer değil. " dedi Kol ve yavaşça Caroline'ın kulağına eğilip, fısıltıdan kısık bir sesle devam etti. "Bilirsin, yerin kulağı var."
Caroline Kol'un neden gecenin bu saatinde odasına geldiğini merak ediyordu. Klaus'un ona bugün söylediklerini hatırladı. Her ne kadar onları söylerken gülümsemiş olsa da Kol ile onu rahatsız eden "sıcak" bir yakınlıkları olduğunu belirtmişti. Bu yüzden hızla geri çekilip Kol'un geçebilmesi için yolu açtı.
"Neden buradasın Kol? Gecenin bu saatinde gelmeni gerektirecek kadar önemli olan ne? Eğer yine geçen seferki gibi görmemi istediğin bir şey varsa, teşekkür ederim ama almayayım. Bilmemek daha az korkutucu."
"Hayır, bu kez sana göstermek istediğim değil söylemek istediğim bir şey var, daha doğrusu seni bir şey hakkında ikaz etmek istiyorum. Ama önce bana bir şey ikram etmeyecek misin? "
"Lütfen ne söyleyeceksen çabuk söyle, birinin bizi görüp Klaus'a yetiştirmesini istemiyorum. Onu yeterince kızdırdım, seninle konusmamdan rahatsız oluyorsa, bizi beraber görmemeli. Kalan günlerimi de onu kızdırarak geçirmemem gerektiğini bilecek kadar akıllandım."
"Evet, Beklediğimden uzun sürdü. Klaus'a seni öldürmesi için yeni bir sebep vermeyecek olmana sevindim, demek istediğim, eğer seni kaçtığını için öldürmezse akıllanmış olman ise yarar. Ve bu konuda endişelenmene gerek yok. Her ne kadar Klaus kadar görkemli olmasam da benim de kendime göre numaralarım var. Ve şimdilik hepsi gayet işe yarıyor. Merak etme, Klaus'un kulağına falan gitmeyecek. "
Caroline, zaten kendisinin de kafasında dönüp duran, onu bir kez olsun yalnız bırakmayan bu düşünceleri Kol'un dile getirmesiyle daha da kötü hissetti. Evet, bir daha asla ama asla kaçmak gibi bir hataya düşmeyecekti, ama muhtemelen Klaus bunu umursamıyordu.
"Pekala, sen beni ne hakkında uyarmaya gelmiştin?"
Kol son bir kez Caroline'a söyleyip söylememesini gerektiğini düşündü. Fakat ne pahasına olursa olsun Caroline'ın güvenini kazanması gerekiyordu.
"Rebekah. Rebekah kaçmana senin ailene kavuşmanı umursadığı, mutlu olmanı istediği veya seni sevdiği için yardım etmedi. Ona dikkat et Caroline. Sandığın kadar masum biri değil."
...
Klaus, ağır adımlarla merdivenlerden iniyordu. Yaptığı şeyi kafasında tartması, sonuçları hakkında düşünmesi, pişman olacağı bir şey yapmaması gerekiyordu. Fakat sonunda pişman olacağını bilse de -ki kimse onu hiçbir şey için pişman edemezdi- yine de yapacaktı bunu. Hiç kimse ama hiç kimse onun olana elini uzatmazdı. Ve onun olan elini uzatan olursa bedelini fazlasıyla öderdi. Ve bugün burada, sonucu ne olursa olsun birileri yaptığının bedelini ödeyecekti.
Önüne geldiği ağır kapının sürgüsünü çekti ve kapıyı sonuna kadar itti.
"Tyler, senden bir iade-i ziyaret bekledim ama sen gelmeyince bende tarafımdan bir davet beklediğini düşündüm. Seni burada, sarayımda görmek çok hoş."
Tyler karşısında dikilen adama baktı uzun sayılabilecek bir süre ardından Klaus'a karşı duyduğu derin nefreti sesine yansıtmayı ihmal etmeyerek konuştu.
"İnsanlarımı öldürdün. Buradan çıktığımda sana bunun hesabını soracağım.Bu yaptığına pişman olacaksın."
"Madem intikam alacaksın, o halde seni buradan çıkarmamalıyım. Zaten seni buradan çıkaracağımı düşündüren şey neydi ki? Burada senin için iyi bir cenaze töreni hazırlayacağım, bir zavallı gibi öleceksin. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE KEEPS YOU HUMAN
FanfictionKlaus ve Caroline. Onları hiç böyle görmediniz. Kimse bu kadar aşık olmadı. Ve bu kadar düşman. Onların aşklarına şahit olmaya hazır olun . Savaş ve aşk daha önce hiç bu kadar iç içe olmadı.