"Nasıl yani,dört gün parasız bir şekilde hava alanında yattım derken?"
"Pasaportumu kaybettiğim için, yenisi gelene kadar dışarı çıkmama izin vermediler. Ben ne yapayım?"
"Ne yedin ne içtin,nasıl uyudun ?"
Kayaalp bilmiş bilmiş sırıttı "İlk gün zor oldu. Yanımdaki üç beş bozuklukla otomatlarda takıldım, bekleme koltuklarında yattım vs. İkinci gün Singapurlu bir iş adamıyla karşılaşıp sohbet ederken, adamın uçak bileti ile ilgili bir problem yüzünden New York uçağına binemeyecek olduğunu öğrendim. Bir kaç ufak bilgisayar işlemi sonrası işini hallettim"
"Birkaç ufak bilgisayar işlemi?"
"Orasını karıştırma Miray"
"Karıştıracağım,biliyorsun."
"Off tamam diyelim ki havayolu şirketinin bilet kesim programını hackledim mesela,farazi olarak konuşursak."
"Tabi tamamen farazi..."
"Neyse adamın işi hallolunca beni devamlı kullandığı havayolu şirketinin "lounge" yani özel bekleme odasına soktu. Kalan üç günümü lüks içinde uzun mesafe uçan hostesler, pilotlar ve iş adamlarıyla sohbet ederek, özel ikramlardan yiyerek, deri koltuklarda geçirdim. Hatta bir de Selena Gomez'i gördüydüm kısa bir süre ,ama beni pek sallamadı haliyle."
İkisi de gülüşürken Miray saate baktı neredeyse dört saattir oturuyorlardı. Genç adamın oldukça ilginç,maceralı hayatını dinlerken zaman akıp gitmişti. Kahve içme niyetiyle oturdukları yerde yemek yemişler, tatlı söylemişler üstüne tekrar kahve içmişlerdi. Genç kız saati göstererek "Muhabbet çok güzel ama artık kalkıp biraz hareket etsek mi ? Bir şeyler daha yiyip içersek patlayabilirim" Kayaalp başını sallayıp hesabı istedi. Ayaza rağmen sahili şeridini takip ederek, Moda'dan Kadıköy'e yürümeye karar verdiler. Kayaalp ile yan yana yürürken kız denize bakıyordu.Genç adam birkaç kez bir şey soracak gibi olup vazgeçti, fakat Miray bunu görmüştü.
"Aklına takılan bir şey var gibi?"
"Evet aslında var ama...Uygun olmaz sanki...Bilemedim."
"Neden ki?"
"Biraz özel olacak ama...Biri mi va? Böyle bazen dalıyorsun falan."
Beklemediği yerden gelen bu soru karşısında, Miray bocalayıp gözlerini Kayaalp'ten çekerek yoldaki insanlara bakmaya başladı. Dışarıdan anlaşılacak kadar belli mi etmişti yani? Kayaalp onları sadece iki dakika görmüştü oysa; o kadar mı dışarı yansıtıyordu duygularını? Seçme sonuçları açıklanır açıklanmaz Boran'ın yanına koşmasının dikkat çekeceğini tahmin etmeliydi; fakat kendini durduramamıştı. Çocuğunun ölümünü kabullenemeyen bir adamı canlandırmıştı, Boran. On dakika bile sürmeyen bir oyun içinde on farklı duygu hissettirmiş; mimikleriyle, hareketleriyle yüreğine dokunmuştu. Öylesine etkilenmişti ki sahnenin sonunda yanına gidebilecek olsa tebrik etmek için oyun sırasında gözlerinden akmış yaşlardan tek tek öpebilirdi.
"Bu sessizlik evet oluyor galiba..."
"Yok değil de...Neden sordun bunu?"
Kayaalp sıkıntıyla saçlarını karıştırdı, elini ensesine götürdü. Gülmeye çalışarak "Grupta Ayberk'le Selin dışında bir çifti daha kaldırabilir miyiz emin olamadım?" Miray anlamadığını belli eden kaşları çatık haliyle Kayaalp'e dönünce, genç adam bariz bir şeyi dile getirir gibi "Ferhat'la sen?" dedi. Bunu duyan Miray ya sabır çekerek gözlerini yukarı çevirdi. Ferhat'ın sırrını saklayabilmek için daha kaç kişiye yanlış anlaşılacaktı. Yarı sinirli yarı sabırsız bir halde "Yakında alnıma yapıştırıp dolaşıcam sanırım, FERHAT'LA BEN ARKADAŞIZ. Aramızda bir şey yok, herkes yanlış anlıyor bıktım yahu" diye çıkıştı. Kayaalp kahkahalarla genç kıza baktı. "Sosyal medyada dedikleri kadar varsın ya, atarlı civciv seni! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
FanficÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...