Eski yalının üç numaralı odanın önünde dikilen genç adam,içeride ne ile karşılaşacağından korkarak aldığı derin nefesi veremeden kapı aralandı.Kıpkırmızı şişmiş gözleri,elindeki şarap kadehiyle ölü gibi bakan Miray'ı görünce yutkundu...Onu uzun zamandır böyle görmemişti. Terapi sürecini bitirdiğinden beri...O lanetli düğün gününden beri...Genç kadının kara kışta dışarıda kalmış zavallı bir sokak hayvanı misali zangır zangır titrediğini görünce onu kucaklayıp,yatağa götürmek istedi ancak,Miray neredeyse tekmeleyerek bunu engellediği için onu koltuğa bırakıp yanına çöktü.
"Neden söylemedin bana? Neden izin verdiniz bu hale gelmeme Mert?"
"Kim neyi söylemedi?"
"Neden o düğünden önce buraya gelip konuşmam için zorlamadın beni?"
"Mi-"
"Saçlarımdan çeke çeke getirseydin.Döve döve getirseydin."
Mert konuşmaya çalışmayı kesmişti.Çünkü Miray'ın öfkesinin ona değil,kendisine olduğunun farkındaydı.Bıraktı,konuşsun.Bıraktı isterse ona vurup hıncını alsın.
"Özgür olacaktı o,ben maillerine cevap vermezsem.Kötüydü dedi herkes,devam edemiyor bu haliniz ikiniz için de daha kötü dedi.Ben cevap vermezsem ikimizde boşuna umutlara kapılmayacaktık. Herkes hayatına devam edecekti.O iyi olacaktı.Bana yazma dedi herkes,oyalıyorsunuz birbirinizi dedi.Terapistim,annem,arkadaşlarım...Yazmayın dediler ben yazmadım.O yazdı,ben cevap vermedim.O defalarca yazdı,aradı...Ben içimden sayfalar yazmak gelse de,cevap vermedim.Neymiş hayatımıza devam edecekmişiz!Ettik...Çok ettik...O etmiş...Atlatabilsin diye,iyi olsun diye yazmadım...Beni kimse düşünmedi mi? Ben atlattım mı?Ellerimi kırsaydın da,yazdırsaydın.Ne iğrenç bir arkadaşsın sen!"
"Miray sen ne kadar içtin?"
Cevap alamayacağını gören Merti,Miray sakinleşince odada yaptığı küçük çaplı araştırma ile boş bir viski şişesi buldu.
"Bunun hepsini mi içtin?Mal mısın arkadaşım kilon ne kadar da bir litre viski içiyorsun sen ?Gel buraya kusturacağız seni."
"Gelmem.Gelmicem işte."
Ya sabır çeken Mert,Miray'la resmen boğuşarak onu banyoya soktu.Biraz kustuktan sonra açılıp rahatlayan genç kadının yüzünü yıkmasını bekleyip kolundan hafifçe çekeleyerek tekrar içerideki koltuğa oturttu.
"Bir anlatır mısın ne oldu?"
"Biri varmış...ben yokmuşum...Ciddi düşünüyormuş o...O kızla...Senan Abla dedi."
Genç kadın bunu dedikten sonra histerik bir şekilde kahkaha atarak odanın ortasına yürüdü.
"Bir de...Beyefendinin oynayacağı tiyatronun açılışında çello çalacağım.Çello çalmayayım ben,keman çalayım bence...Hatta vals çalayım" Salonun ortasında vals adımları atmaya başlayan Miray bir yandan gözlerinden akan yaşları siliyordu."Darara rara raa belki "ciddi düşündüğü hanımla" dans eder."
Birden durdu Mert'e döndü. "Neden hiç biriniz fark etmediniz?"
"Neyi Miray neyi?"
"Mutsuz olduğumu...Üç senedir yavan ekmek gibi bir hayatım olduğunu...Dopdolu,ışıtılı ama mutsuz...Ruhsuz...Tatsız..."
Mert ne diyeceğini bilemeden endişeye kapılmış bir şekilde yere çökmüş Miray'ın yanına oturdu.Ne diyebileceğini,ne sorabileceğini düşünürken başını boş bir kutunun devrilişi gibi dizlerine bırakan Miray bu kez tavana bakıyordu.Ölü gibi diye geçti aklından Mert'in...Pek çok kez gördüğü gözü açık bir şekilde hayata veda etmiş cesetler gibiydi arkadaşı..Rengi solgun,gözleri şiş ve parıltısını yitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
FanficÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...