Konuşmalar...
Geçip duran bir sürü insan...
Hararetli tartışmalar...
Yükselen sesler...
Duvarın dibine çömelmiş elleriyle başını sarmış,ağlayamayacak kadar berbat durumda olan genç kadının kimseyi görecek hali yoktu...Yaslandığı beton zeminle öyle bütünleşmişti ki,duvarın boyasına karışmıştı adeta.Stresten elini oynattıkça parmağındaki elmasın kesiminde onlarca kırılma yaratan floresan ışığı gözünü rahatsız etti Miray'ın,kafasını dizlerine dayadı.
On yedi gün...
On yedi gün önce, o yüzüğü parmağına taktığı gün dünyanın en mutlu insanıydı...
Tam on yedi gün önce şimdi koridorun ucundan yanlış iliklenmiş gömleği,kirece dönmüş suratıyla yanına doğru gelen Kayaalp almıştı hava alanından onu...Alıp sevdiği adama götürmüştü...
Şimdi...Olanlara inanamıyordu genç kadın,bulundukları yere...Kayaalp yanına vardığında; onun sorması gereken soruyu soramayacağını bildiği için doğrudan cevabı verdi:
"Yaşıyor."
"Ama..."
"Ama?"
"Haline bak,sesine bak!Sevinçli haber verir gibi misin? Var bir şey işte,yaşıyor ama?"
Kayaalp Miray'ın öfkeden tizleşmiş sesine,ellerini çaresizlikle kapatarak yüzüne yanıt verdi. "Yaşıyor ama...Ameliyat uzun sürdü biliyorsun...Uyanmamış...Bekliyorlar..."
Miray boş bakışlarını koridorun zeminine çevirdi.İki kişinin konuşması gereken ama,bir türlü seslerin dudaklara ulaşamadığı noktada beklediler bir süre...Kayaalp yutkundu.
"Yanına gitmen lazım."
"Gidemem."
"Miray gitmek zorundasın.Onu yalnız bırakamazsın şu anda.Sana ihtiyacı var."
Genç kadın başını iki yana sallayıp her şeyi inkar eder gibi kafasını dizlerinin arasına gömdü.
"Yapamam...Ne diyeceğim ona o haldeyken ben!Yüzüne bile bakamam,dayanamam."
Kayaalp arkadaşının acısını içinde hissediyor,isyanının şımarıklıktan değil çaresizlikten geldiğini gayet iyi biliyordu...Birileri metanetli olmak zorundaydı,görülene göre bu rol kendisine kalmıştı...Derin bir nefes alıp,gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan kızı çöktüğü yerden kaldırıp sertçe sarstı.
"Kendine gel! Kendine gelmek ZORUNDASIN!"
Mavi taşlı ışıltılı yüzüğü taşıdığı sol elini değil,gümüş rengi ince şeritli alyansın süslediği sağ elini tuttu kızın.Yüzünün önünde salladı bileğinden kavrayıp,canını yakmak pahasına...
"Bunun için mi takıldı bu yüzük? İlk ihtiyacı olduğunda yüz üstü bırakmak için mi nişanlandın Boran'la...Bu ne biliyor musun?Nişan ne? Yüzük takıp eğlenmece mi sadece? Bak kızım bu evliliğe ilk adım atmanın NİŞANESİ...Hani iyi günde kötü günde,hastalıkta,sağlıkta yan yana duracağız diye söz veriyorsun ya..."
"YETER TAMAM YETER!"
Miray bağırınca onlara bakanlar oldu...Genç kadın sırtını duvardan zorlukla ayırıp ayakta durmaya çalıştı."Bana on, bilemedin on beş dakika ver...Sonra gideyim yanına.Olna güç vermem lazım ama şu an ben bitik durumdayım.Bir çay alıp,temiz havada kafamı toplayayım olur mu?"
Kayaalp başını hafifçe sallayıp, Miray dış kapıdan çıkar çıkmaz onun durduğu yere çöktü...Sevdiği insanları korumaya çalışmışsa da geç kalmıştı.Sesini kapatmış olduğu telefon titremeye başlayınca bezgin bir şekilde cebine uzandı...Daha fazla kötü haberi kaldırabileceğini sanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
FanficÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...