Tiyatro binasına giren genç kız kapıdaki görevliye içeridekileri tanıdığını açıklamaya çalışırken, arkadan gelen tanıdık bir sesle şaşırdı. "Miray!" Ömrü kısa süren dizilerden birinde on bölüm kadar rol alabildikleri Vahide Hanım, yanında Haluk Bey'le birlikte girişte sohbet ederken onu görmüştü. Genç kız iki usta oyuncunun yanına giderken, heyecanla yutkundu. Küçük bir tanışma faslı sonrası Vahide Hanım Miray'ın eline omzunu atarak Haluk Bey'e döndü. "Miray, bu devirde az rastlanan, yaşına göre büyük olgunluğa sahip, mütevaziliğini bozmamış oyunculardandır Haluk'çum. Çok kısa süre çalıştık ama işine nasıl odaklandığını,rolünü ne kadar küçük olursa olsun nasıl sindirip taşıdığını gördüm. Herhangi bir projede gözün kapalı güvenebilirsin." Saygı duyduğu bir meslektaşından gelen bu övgüler karşısında Miray utançla kıpkırmızı bir şekilde kekeleyerek teşekkür etti. Haluk Bey babacan bir tavırla " Vahide öyle herkesi övmez. Hak etmişsin demek ki! " diyerek kızın omzunu destek verircesine sıvazladı. "Seni Boran'ın dizisinden hatırlıyorum" Kız usta oyuncunun dizilerini takip etmesine şaşırmış bir şekilde gözlerini açınca,bu samimi tavrı Haluk Bey'in hoşuna gitmişti. "Dizinizi çok takip edemedim malum, yoğunuz. Ama Boran'ı ekibe alınca performansını tahlil etmek için birkaç bölüm izlemiştim. Seni de gördüm haliyle,gerçekten övgülere mazhar bir sanatın olduğu ortada. Dizi dışında bir şeyler yapıyor musun?"
"Okulda Bab-ı Esrar kitabını tiyatrolaştırdık, Mart'ta sahneleyeceğiz."
"Okul?"
"Boğaziçi, psikoloji. Ama daha hazırlık sınıfındayım. Oyunda onun için zaten, İngilizce olacak."
İki yetişkin sanki bu son söylediği önem arz edermiş gibi kısa bir bakışma yaşadılar. Haluk Bey gülümsedi. "Tesadüfler sandığımız kadar seyrek vuku bulmuyor ha Vahide ?"
"Tesadüflere inanmadığımı bilirsin, zamanın kendi sebepleriyle hazırladığı sürprizleri vardır bence."
Miray son söylenenlerden bir şey anlamamıştı. Muhtemelen, söyledikleriyle, daha önce ikisi arasında konuşulmuş bir şeyi hatırlatmıştı onlara. Haluk Bey tekrar dikkatini tekrar kıza verdi,ancak bu kez baştan ayağa değerli bir antikayı süzer gibi süzüp bakarak konuştu.
"Bu oyunu izleme şansımız olur mu?"
"Ol-olmaz mı ? Onur konuğumuz olursunuz,hatta isterseniz biz arkadaşlarla size özel gösterim yaparız."
Kızın hevesli paniği karşısında iki oyuncuda kahkahalar atarken Miray utanarak "Yani tabi bekleriz, Kayaalp'te oyunda var. Size davetiye ulaştırmasını sağlarım ben." Diyerek başını önüne eğdi. Sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi "Şey; ben aslında Bor- arkadaşlarımı görmeye gelmiştim de..İçerdeki provaya beni almadılar doğal olarak. Siz uygun görürseniz girsem olur mu? Sadece izlemek istiyorum ses falan yapmam."
Haluk Bey kapıdaki görevliye onu içeri alması için işaret yapınca kız onlara veda edip,koşar adım o tarafa yönlendi. Vahide Hanım içeri giren kızın arkasından düşünceli bir şekilde bakan adama döndü. "Aklına yattı değil mi?" Haluk Bey sakallarını karıştırdı. "Benim aklıma yatması önemli değil Vahide, yönetmen ve senarist seçecek oyuncuları, ben sadece önerilerde bulunacak kişiyim. Oyun martta dedi değil mi?"
"Evet."
Haluk Bey kaşlarını kaldırıp gerçekten tesadüf kavramını sorgularcasına güldü. "Filmle ilgili anlaşma 16 Mart'ta yapılacak. O hafta hem senarist hem yönetmen burada olacak. Gerçekten ilginç... Onları bir okul oyunu izletmeye götüremem yüksek ihtimalle ama...İlginç."
Ellerinde metinleriyle oyunun ilk provasını almaya çalışan genç oyuncular, salonun kapısının açılıp kapandığını göz ucuyla görseler de; parmak ucuna basarak en arka sıranın,en karanlık yerine ilişen genç kızı fark etmeden devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
Fiksi PenggemarÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...