Kahvaltı yaptıkları kısa görüşmelerinden beri mesajlaşmaktan sıkılıp, artık sevgilisini görmek isteyen Miray öğle yemeği arasında zaman kazanabilmek için ayaküstü beş dakikada ağzına bir şeyler atmış, kimseye çaktırmadan set içinde Boran'ı arıyordu.Giyinme odalarına baktı. Senaryo üzerine konuşan Pınar,Kubilay ve Bergüzar ablayı görünce onların kendisini görmesine fırsat vermeden hemen başka hedeflere yöneldi. Normal zamanda hepsiyle sohbet etmeyi sevse de, şu anda Boran'ı görmeye ihtiyacı vardı. Dış çekimler olmadığı için otoparka park edilmiş karavanları kontrol etti, bazen yalnız kalmak istediğinde gidip bir karavanın içinde ders çalıştığı,kitap okuduğu oluyordu. Karavanlarda da bulamayınca telefonunda genç adamın numarasına tuşladı."Aradığınız kişi bir başkasıyla görüşüyor." Son bir kaç gündür karşısına çok çıkan bu cümleden sıkılmaya başlamıştı. Boran'ın film ve reklam görüşmeleri vb. işlerle ilgili telefonunun meşgul olmasını anlamaya çalıştı ancak içine kemiren endişeye karşı koyamıyordu.
Vogue dergisi yayınlanıp sosyal medya adeta sallandığında;Yelda Hanım hem tebrik etmek hemde derginin yayınlanmaya başladığından beri ilk kez ayın ikinci yarısına girmeden ikinci baskı yapmak zorunda kaldığını söylemek için aradığında bile Boran'a ulaşamamıştı. İlk seçenek genç adamın gerçekten yoğun olmasıydı. İkinci seçenek? Eski sevgilisi ile fotoğraflarının yayılması üzerine ona bozulmuş kendince trip atıyor olabilir miydi? Ya ondan şimdiden sıkılmışsa? Ya sevgili olmayı başardıktan sonra gözünde çekiciliğini kaybediyorsa? Ya ...Ya aldatıyorsa? Miray kafasını hızla iki yana sallayarak aklını işgale başlayan kötü düşünceleri atmaya çalıştı. "Biz birbirimizi seviyoruz...Sadece çok yoğun." diye tekrar ederek genç adamı aramaya devam ederken elindeki telefon zil sesi yükselince kocaman gülümsedi. "Gördü,arıyor işte boşuna kuruntu yapıyorsun" Sevinci ekranda ablasının resmini görmesi ile kursağında kaldı.
"Efendim abla!"
"Dövseydin canım,bu ne celal böyle?"
"Sette biraz gerginim,seninle alakası yok özür dilerim." dedi sesini yumuşatmaya çalışarak."Hayırdır sen mesai saatlerinde beni aramazdın?"
"Yanlış bilmiyorsam haftasonun boş değil mi?
"Evet de...Dolabilir."
"Doldu bile."
"Na-Nasıl?"
"Babacığımız bizi İsviçre'ye kayak tatiline yollamaya karar vermiş senin doğum günün için.Senin başka (!) planların olabileceğini anlatmaya çalıştım ama kızlarıyla kırk yılın başı tatil yapacakmış,bahane bulmayacakmışım saydı durdu."
"Babam de mı geliyor?"
"Evet, o gelmese, sen Boran'la bir şeyler yaparsın; ben de kendi sevgilimi alır İsviçre keyfi yaparım diyordum. Fakat babamızın sana sürpriz yapacağı tutmuş. Biz cumadan gideceğiz o da cumartesi gelecek. Babamın geleceği "sürpriz" olduğundan annemin de haberi yok,ikimiz gideceğiz sanıyor. Oyunculuk yeteneklerine güveniyorum sevgili kardeşim."
"Ne zaman dönüyoruz peki? Bari doğumgünümde burada olsam."
"15'inin sabahı döneceğiz de...Annemi atlatıp Boran'la plan yapabilir misin bilemiyorum. Bunun için bir şeyler düşünelim buluruz bir yolunu.Senin vizen hala vardı değil mi? "
"Evet ama İngiltere için."
"Dur dur bizim peder halleder o işi, pasaportun odanda masanın üstündeki dolaptaydı diye hatırlıyorum.Doğru mudur?""
Genç kız kaçan neşesini saklayamayarak oflayıp "Hı hı" deyince ablası ona moral vermeye çalıştı.
"Miray'cım biliyorum erkek arkadaşınla plan yapacaktın,gerçekten babamı ikna etmeye çalıştım.Fakat biliyorsun taktı mı takar! Üzülme lütfen bak dönelim ayarlarız güzel bir kaçamak, abla sözü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
FanficÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...