Bahariye Caddesi iş çıkışıyla beraber bir haftadır olduğu gibi kalabalıklaşmaya başlamıştı.Aralık ayının buz gibi soğuğuna ve hükümetin, ülkenin yönetim biçimini de içeren "değiştirilemez" maddelerde değişiklik öneren milletvekillerinin vekilliklerini düşürüp hukuki süreç başlatmasına karşın halk teskin olmuşa benzemiyordu.Sanki uyurlar ya da sokakları boş bırakırlarsa hırpalanmış cumhuriyetten geri kalanlar ellerinden alınacaktı.Battaniyesini,termosunu alan evlerine en yakın Atatürk heykeli ya da resmi bina önünde mahalleliyle beraber oturuyordu.İlk üç gün şiddetli çıkan olaylar yatıştırılmış olmakla beraber herkesin üstünde o kaotik bir kaç günün karanlık etkisi sürmekteydi.Yine de sokağa çıkmak,insanlara iyi gelmişti.O zamana değin gösteremedikleri tüm protest tavrı bu ana saklamıştılar adeta...Cumhuriyeti korumak başlığıyla çıkılan yol ,sorunların dile getirildiği ülke çapında bir farkındalık kampanyasına dönüşmüştü.Bir gün kadına şiddet için,ertesi gün işçilerin sendikal hakları için,bir başka gün atanamayan öğretmenler ve eğitim sistemindeki aksaklıklar için eylemler yapılırken;Boran bir gazete makalesinde okuduğu tespiti haklı buluyordu:
"Kol kırıldı yen içinde kaldı,bacak kırıldı paça içinde kaldı...Lakin gelip omurgamıza bastıklarında tüm bu kırıkların içinden öyle bir direnç çıktı ki;apolitik diye tanımlanan koca bir grup insanın can damarına basıldığında nasıl politize ve hatta isyankar olabildiğini yeni görebiliyoruz.""
"Hazır mısın? Yepyeni bir deneyim yaşayacağız."
Boran hevesle yanında gelen Deniz'e gülümsedi."Tiyatronun eski yıllarında olduğu gibi sokakta olacağız.Hazır mıyım bilmiyorum ama çok heyecanlıyım orası kesin."
"Korku olmasın o..."
"Bütün tiyatro grupları ve hatta şehir tiyatrolarından bazıları bile bu gece boyunca sokaklarda oyunlar sergileyecek.Hep birlikte bir hareket içindeyiz neden korkayım ki?"
"Öyle bir korkudan bahsetmiyorum ya,oyunun sonunda gömleğini parçalayıp üstsüz kalıyorsun ya-"
Boran kaşlarını endişeyle çatarak Deniz'in sözünü kesti." Evet korku demeyeyim ama havanın 3 derece olduğu düşünülürse donarak ölmek gibi bir takım endişelerim var.Neyse ki o son sahne ve sadece beş dakika sürüyor."
Arkadaşının kıs kıs güldüğünü görünce "Komik bir şey mi söyledim?" diyerek ona dönen genç oyuncu aldığı cevapla gözlerini devirdi.
"Ben donmandan ziyade seni üstsüz görüp üzerine atlayanlar olabilir diye endişeli olacağını düşünmüştüm.Arkadaşım diye demiyorum yumurta gibi çocuksun sonuçta..."
"O ne demek ya!İyice bir tuhaf konuşur oldun sen Deniz"
Deniz sahte bir şekilde hüzünlenip boynunu büktü." İçerde kalmak bana yaramadı.Mapus damlarını bilmezsin sen..."
"Anıl'la karakola gelip seni alana kadar gözaltında kaldığın iki saatte mi yaşam felsefen ve jargonun değişti? Vay be!"
"İki saat iki saattir,özgürlüğüm kısıtlandı."
"Sen de adamın kafasına külçe gibi kitapla vurmasaydın Deniz."
"Bana küfretti!"
Boran ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı."Tamam bir şey demiyorum.Ortalık karışıktı zaten kimin kime ne dediği,ne yaptığı belli değildi.Çok şükür o çatışma süreci kısa sürdü,aramızda yaralanan olmadan."
Deniz'in bakışları ciddileşti.Arkadaşının önüne düşen saçlarını eliyle geri çekip saçları arasında kalan dikişlere dokundu.
"Yaralanan olmadı demeyelim şimdi...Miray'a söylemedin değil mi kafana cam şişe geldiğini?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
Fiksi PenggemarÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...