Canı sıkkın bir şekilde sırt çantasını yere fırlatıp,salona doğru yürüyen Mert, kanepenin iki ayrı köşesinde en az onun kadar asık suratlı bir şekilde oturan iki genç kadını görünce şaşırdı.Miray kucağına Kuzu'yu Selin'se Kakao'yu almış okşuyor olsalar da,gözleri uzaklara dalmış akılları başka yerde gibiydi.
"Suratınız mahkeme duvarına dönmüş,hayırdır?"
Selin onu süzüp öfler gibi güldü. "Sanki senin bir farkın var da..." Gözlerini dalmış olduğu duvardan ayırmadan konuşmaya başlayan Miray " Boran çarşamba geliyor dublaj için cuma dönecekmiş.Okula gitmeyecektim hasta falan diye bahane bulup; müzik bölümü sene başı caz konserlerini ne zamana koydular tahmin et! Çarşamba,perşembe ve cumartesi...Konserin bir bölümünde çello çalıyorum.Hadi ona idare edecek birilerini bulurlar ama, ikinci yarıda söylediğim bir sürü şarkı var ekmem mümkün değil."diye söylendi.
"Zaten ekim başında Türkiye'ye gitmeyecek miydin?"
"Nerdeyse yirmi gün var ekim başına ama..." Dudaklarını büzen genç kadın iç geçirip devam etti.
"Kalan günler dizi çekimleri var,ayarlamaya çalışsam da her halükarda salı okulu ekmek zorundayım.Benim de dublaj için film stüdyolarına gitmem lazım.Ha bunlar yetmiyor gibi drama hocası iki yeni oyun ismi verdi.İçlerinden birer karakter seçip analiz ederek hazırlanmam gerekiyor." Selin Miray'a acıyan gözlerle bakarken genç kadın kucağından atlayıp camın önünde giden beyaz tüylü kediyi gözleriyle takip ediyordu.
"Uyumasam bile nasıl yetişecek bilmiyorum Mert.Beni klonlama şansın var mı?"
"Yetişirsin daha önce de böyle dönemler yaşamıştık."
"Okul başlayalı daha beş gün oldu,çıldıracağım! Selin'e de konsolosluktan deli gibi iş vermişler." Miray'ın kaşıyla işaret etmesi üzerine Mert inatla bakmamaya çalıştığı tarafa kafasını çevirdi.Selin omuz silkti. "Çeviri...Çevirmem gereken tonla belge ve yazışma var. Haftaiçi her tür ıncık cıncık ayak işleri ve angaryalarla canıma okumaları yetmedikleri gibi hafta sonumu da kilitlediler sağ olsunlar." Onları çok tepki vermeden dinleyen genç adamın suratındaki tuhaf üzüntü hali ve yorgunluk sözlerini bitirirken Selin'in dikkatini çekti.
"Sen de iyi görünmüyorsun,neyin var?"
Miray Selin'in sözleri üzerine daldığı yerden çıkıp Mert'e baktığında onun gerçekten kötü göründüğünü fark etti.Genç adam hafifçe boğazını temizledi.
"Çocuk hastalıkları stajının başında Toby'den bahsetmiştim ya size...Bir süredir hastanede yatıyor,aralarda oyun oynuyoruz diye..."
"A Miray'la bana birlikte fotoğraflarınızı gösterdiğin değil mi o? Şu beş yaşındaki hastan,sana kendini muayene ettirmek için zorla palyaço burnu taktıran-"
"Öldü."
Mert elleriyle sıkıntı için de yüzünü sıvazladı."İlik transferinden sonra çok iyi gidiyordu kan değerleri...Haftaya taburcu ederiz diyorduk.Sabaha karşı ateşi başlamış,bir enfeksiyonun nereden kaynaklandığını bulana kadar ağır antibiyotik tedavisi yaptığımız halde fenalaştı.Yoğun bakıma aldık vs. Üç gibi kaybettik."
İki genç kadın çaresizce birbirine bakarken Mert çantasından mavi bir tavşan çıkardı."Annesi bana verdi bunu,en sevdiği intörn benmişim." Miray arkadaşının bunu der demez gözlerinden yaşlar süzülmeye başladığını görünce ağzı şaşkınlıkla aralandı.Üç buçuk senelik arkadaşlıkları boyunca Mert'i hiç ağlarken görmemişti.Selin'in oturduğu yerden kalkıp,Mert'e sarılmasıyla ise iyiden iyiye hayretler içinde kaldı.
Bir kaç dakikanın ardından Selin kafasını boynuna yaslamış genç adamı omuzlarından tutarak dikleştirdi.Bir ona bir Miray'a baktı.
"Tamaaam.Görülen o ki en berbatı Mert'in yaşadığı olmakla beraber hepimizi iğrenç bir haftasonu ve hafta bekliyor.Ama bu gece cuma ve bu gece bizim...Stresi,üzüntüleri yarın sabaha erteleyelim.Kafamızı dağıtalım,kendimize nefes alacak bir gece yaratalım olmaz mı?Ne yapalım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEMAS
FanficÖnünde kalın çizgilerle çekilmiş yolun dışına çıkıp gerçek hayata temas etmek insana nasıl bir güç getirir? Bu güçle kalbinizin kendisiyle bile mücadele edebilir misiniz? Hayrankurgu görünümünde aslında herkesin bir yaş döneminde yaşadığı "ben bu ha...