battlefield

4.1K 395 1.1K
                                    

Odaya girdiğimde sessizce etrafa bakındım. Üstü çıplak, yatakta uzanırken dağınık saçlarıyla oldukça masum görünüyordu. Kapıyı kapatmak için ileri doğru hafif bir adım attım. Uyanmasını istemiyordum. Kahverengi ahşap kapıyı yavaşça itip kapattığımda minik bir gıcırtı sesi çıkmıştı. O anda gözlerini açıp başını bana çevirdi.

"Louis." dedi elini bana uzatırken.

Çantamı çıkarıp çalışma masasının üstüne bırakırken boğazımda oluşan rahatsız edici yumruyu yok etmek için yutkundum.

"Yanıma gel."

Üstündeki yumuşak beyaz battaniyeyi kaldırıp kenara çekildi. Oldukça büyük olan yatakta bana yer açmış ve uzanmamı bekliyordu. Ayakkabılarımı çıkarıp hiç bekletmeden yanına gittim. Elini yanındaki boşluğa vurarak yatmamı işaret etti. Yatağa oturup bacaklarımı uzattım ve başımı yastığa koyup yüzünü incelemeye başladım. Battaniyeyi üstüme örttükten sonra benim gibi tek elini başının altına yerleştirdi. Gözlerini bir saniye olsun benimkilerden ayırmıyordu. Parmaklarını saçlarımda gezdirirken tedirgin olmuştum.

"Bana ne hissettiğini söyle." dedi sakin ama kulak tırmalayıcı sesiyle.

Gözlerimi anlamsızca birkaç kez kırpıştırıp dilimle dudaklarımı ıslattım.

"Ben... Sanırım... Korku ve kızgınlık. Çaresizlik."

Kaşları hafifçe çatılırken elini saçlarımdan çekti.

"Futbol takımının seni tuvalete kilitlediğinde ve tüm geceyi o minik yerde geçirmek zorunda kaldığında hissettiğindeki gibi mi?"

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken anlamaya çalışıyordum. Bundan kimsenin haberi yoktu. Nereden bilebilirdi ki?

"Yada isminin anlamı mütevazi olan ama kesinlikle bunu yansıtmayan Paula'nın sana kütüphanede tecavüz etmeye çalıştığında hissettiğin gibi mi?"

Hatırlamak istemediğim korkunç anılar beynime hücum ederken gözlerimi sımsıkı kapatıp unutmaya çalıştım. Kalbimin sıkışmasına yetecek kadar rahatsız edici hislerdi.

"Geç kaldın."

Göz kapaklarımı aralayıp ifadesiz suratına baktım.

"İki dersin olduğunu söylemiştin. Olması gerekenden üç saat geç geldin."

Sesi sakin çıkmasına rağmen onun değişken tavırları yeterince tehditkârdı.

"Ben..." dedim ve durdum.

Söyleyeceğim herhangi bir şeye sinirlenebilirdi.

"Yalan mı düşünüyorsun?"

Kaşları çatılırken kalkmak için kıpırdanmıştım. Elini belime yerleştirip beni kendine çekti ve saniyeler içinde üstüme çıkıp sırtımı yumuşak yatağa yatırdı.

"Sadece arkadaş ediniyordum."

"Arkadaş edinmeni istemediğimle ilgili yeterince açıklayıcı bir konuşma yapmıştım Louis."

Bacaklarımı aralayıp bedenini bana yaslarken ellerini çıplak kollarımda gezdirerek aşağıya indi ve bileklerimden tutup başımın üstünde tuttu.

"Bir daha Niall yada onun en az kendisi kadar kullanılmış arkadaşlarıyla görüşmeyeceksin. Onlar sana benim vereceğim zararın iki katını verebilecek kadar haysiyet yoksunu." dedi tek nefeste.

Oysa ki o fazlasıyla yavaş ve sindirerek konuşurdu. Şimdi ise bunun üzerinde düşünmüş ve prova yapmış gibi keskin, hızlıydı. Her hareketimi bilmesi beni daha da fazla ürkütürken birden üstümden kalkıp odada ilerleyerek pencerenin önüne gitti.

cipa | larry ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin