Mutfağın bahçeye açılan kapısını hafifçe aralayarak onları izledim. Harry ve Ben'in karşısında dikilen otuzlu yaşlarında sarışın, çok da iri olmayan sıradan biri gibi görünen adam elindeki taşı yukarı atarak tutuyordu. Yüzündeki rahat, sırıtan ifadesini buradan görebiliyordum.
"Bir kişi mi? Ciddi misiniz? Kalbim kırıldı. Bu bize yapılan büyük bir hakaret." diye seslendi Ben adamı daha çok kışkırtarak.
Ah bu çocuk Harry'nin dediği kadar mankafa!
"Karşınıza beni gönderdikleri için onur duymalısınız bence. Üstelik tek olduğumu kim söyledi?"
Adamın gür sesi yoğun aksanını vurguluyordu. İngiliz değildi. Açıkçası nereli olduğu da şu durumda pek umurumda değildi.
Ben arka cebinden büyük bir bıçak çıkardığında yutkunarak gözlerimi kapattım. Mutfaktan gelen havlama sesiyle arkamı döndüm. Tim iri meraklı gözleriyle bana havlarken eğilip onu tuttum.
"Şşhh! Sessiz ol Tim. Sessiz ol."
Onu kucağıma alıp tekrar dışarı baktığımda Ben elindeki bıçağı aniden fırlatarak karşısındaki adamın omzuna sapladı. O anda kucağımdaki Tim havlamış ve adamın dikkatini üstümüze çekmişti. Omzunda bir bıçak olması pek önemli bir şey değilmiş gibi sinsi gülümsemesini bozmadan bakışlarını bana çevirdi. Gözlerimiz buluştuğunda korkuyla geri çekilip kapıyı kapattım.
Tim'i kucağımdan indirmeden merdivenleri koşarak tırmandım. Kendimi koridorun sonundaki bir odaya attığımda Tim kucağımdan atladı ve bende kapıyı kilitledim. Harry çok kızacaktı. Beni görmemeliydi. Ah Tanrım... Arkamı dönüp odaya baktığımda pencerenin önünde duran küçük bir çalışma masası gördüm. Odanın köşesinde antika bir berjer ve kitaplık vardı. Hızla pencerenin önüne gidip aşağı baktım. Muhtemelen yeryüzünde yaşayan bir diğer CIPA hastası şu an aşağıda Harry ve Ben'in karşısında dikiliyordu. Onun bakışlarından bile anlaşılıyordu. Tıpkı Harry'i ilk gördüğüm zamanki gibi dehşet saçan bir ifade taşıyordu gözlerinde. Styles ailesi çivi çiviyi söker diye düşünmüş olsa gerek.
Üçü aralarında oldukça gürültülü bir kavgaya tutuştukları sırada pencerenin önünde titreyerek onları izlemeye devam ediyordum. Adam elinde kalın bir ağaç dalını Ben'in sırtına indirdiğinde Harry onu arkasından yakalayıp boynuna sarıldı. Bu kez Ben onun elindeki dalı çekeceği sırada adam Harry'nin elinden kurtulmayı başarmıştı. Ona zarar vereceği korkusuyla daha fazla izlemeyi reddederek perdeyi kapattım. Kapının önüne oturup sırtımı yasladığımda Tim yanıma gelerek bacaklarımın dibine çöktü. Çenesini yere koyup kulaklarını indirirken başını arkasını ovdum. O kadar sessizdi ki Tim'in sessiz hırıldamaları dışında bir şey yoktu. Dışarıdaki ses kaybolmuştu. Ayağa kalkıp tekrar pencerenin önüne gittiğimde bahçede kimseyi göremedim.
"Ya şundadır..."
Bir kapı çarpıldı ve ayak sesleri yaklaştı.
"Ya bunda..."
Bir kapı daha çarptı. Benim içinde bulunduğum bu küçük çalışma odasının ahşap kapısı sertçe itilip duvarla buluşmadan önce Tim koşarak önümde durdu. Kapıda dikilen adama dişlerini göstererek havlamaya başladığında adam gülümsedi. Hiç hoş olmayan bir gülümsemeydi. Ağır adımlarla yanıma yaklaştı ve suratlarımız arasında sadece bir karış mesafe kalınca gözlerime dikkatle baktı.
"Merhaba Bay Tomlinson."
Sesi içime büyük bir ürperti yaymıştı. Tüm gözeneklerimden içeri soğuk hava dalgaları yayılıyor gibi titremiştim.
"Kes sesini seni aptal köpek!" diye bağırdı hala havlamaya devam eden Tim'e.
Pantolonunun arkasına sıkıştırdığı silahı çıkardığında gözlerim büyümüştü. Arkamdaki duvara iyice yapışıp kulaklarımı kapattığımda namlunun ucu çoktan ateş almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cipa | larry ✓
Fanfiction"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali kalbimi parçalara ayırmıştı. baron harry'den uzaklaşıp onu adamların arasında bırakırken yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum. beni tutan ad...