"Konuşmalıyız."
"Hayır. Konuşmamalıyız."
Önündeki, büyük harflerle iktisat yazan kitabın kapağını kapattı ve hızla çantasına koydu.
"Niall. Bu benim suçum değil. Biliyorsun." dediğimde nihayet başını kaldırıp bana bakmıştı.
Tüm ders boyunca benden en uzak köşeye oturmuş yüzüme bile bakmamıştı. Hatta diğer insanlar da aynı şekilde davrandığı için artık kendimi bir tür görünmez yaratık olarak düşünmeye başlamıştım.
"Umrumda değil." dedi ve yerinden kalkıp çanta askısını kolundan geçirdi.
"Sevgilinin beni daha fazla utandırmasını istemiyorum. O yüzden benden uzak dur."
Elini omzuma koyup sertçe ittiğinde merdivenlerde tökezleyerek arkamdaki sıraya tutundum.
"Hatta bu üniversitedeki herkesten uzak dur."
Amfide kalan son birkaç kişide bana acırcasına baktıktan sonra- evet malum olaydan sonra herkes bana bu şekilde bakıyor -yalnız kalmıştım.
Benden nefret ediyorlar. Herkes benden nefret ediyor. Kimsenin karşı koymaya cesaret edemediği her türlü hastalığa ve siyasi güce sahip bir manyak onlara benim yüzümden zorbalık yapıyor. Evet. Kesinlikle benden nefret ediyorlar. Bu haksızlık. Tanrı aşkına, hukuk okuyorum! Böyle bir olaya sessiz kalamam!
***
Kampüs başkanı Bayan Rose Handwrich'in kapısının önünde son konuşma provamı yapıp iki parmağımla minik bir yumruk oluşturarak ahşabı tıklattım. Gir sesini duyduğumda derin bir nefes alıp kolu indirdim ve içeri bir adım atıp kapıyı kapattım. Oldukça genç olan Bayan Handwrich beni görünce rahatsızca yerinde kıpırdanmıştı. Bu ayrıntıyı önemsememeye çalışarak konuşmaya başlamak için boğazımı temizledim.
"Merhaba Bayan Handwrich. Ben..."
"Louis Tomlinson."
Bu ilk değil. Sanırım okulda fazla ünlüyüm.
"Evet. Bu benim."
Kadının rahatsız edici dikkatli bakışları üzerimde gezinirken yeniden kendimde boğazımı temizleme gereği hissetmiştim.
"Buraya gelme sebebim..."
"Biliyorum. Ve yapamam."
Kaşlarım anlamsızca çatılırken ağırlığımı tek ayağımın üstüne verip kollarımı birleştirdim.
"Odamı değiştirmenizi talep ediyorum. Ve siz bu talebimi değerlendirmek zorundasınız. Aksi taktirde hakkınızda şikâyette bulunabilme özgürlüğümü kullanacağım."
Söylediklerimi duymamış gibi sandalyesini biraz geri itti ve çalışma masasındaki çekmecelerden birini açıp içini karıştırdı. Bir kağıt çıkarıp bana doğru uzattığında beklemeden aldım.
"Nedir bu?" dedim yazıları okurken.
"Harry Styles'tan ayrı bir odada kalmak istediğini biliyorum. Seni bir başka odaya yerleştirebilirim. Ama onu senden uzak tutamam."
Sandalyesinde arkasına yaslanırken yeniden kağıda baktım. En alttaki İngiltere Baronu mührü yeterince açıklayıcıydı.
"Bay Christopher oğlu ne isterse yapıyor. Ve oğlu seninle kalmak istiyor. Bunu sağlamak onun için hiçbir çaba sarf etmeye gerek kalmayacak kadar basit olacaktır."
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Bu yaşadıklarım beni hukuktan soğutuyordu. Cidden. Her an fakültemi değiştirebilirim. Belki de güzel sanatlar falan okumalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cipa | larry ✓
Fanfiction"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali kalbimi parçalara ayırmıştı. baron harry'den uzaklaşıp onu adamların arasında bırakırken yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum. beni tutan ad...