Tek elini çekingence belime yerleştirip bana yaklaşırken gözlerim kapalıydı. Beni istemediğim şeyler için zorlamasından korkuyordum. O zararsız biri değil ve bunu onu tanıyan herkes kadar iyi biliyorum. Yanağımda hissettiğim hafif temasla gözlerimi yavaşça araladım. Yüzü benimkine çok yakındı. Bu mesafeden sadece kulaklarını ve arkasına sıkıştırdığı koyu buklelerini görebiliyordum. Şekilli burnu yanağımda dokunmak ve dokunmamak arasında gezinirken belimdeki eli kalça kıvrımlarımdan aşağı doğru süzüldü.
"Bana kalacağını söyle Louis. Bana kalacağını söyle ki; bu gece gözlerimi uykuya teslim edebileyim."
Mırıldanışı sadece ikimizin olduğu bu hayali balonun içinde dans ediyor gibiydi. Sesi de en az yüzü kadar mükemmel ve bazen hırıltılıydı. Tanrı biliyor ki; onun kalbinin, görünüşü kadar sempatik olmadığının farkındayım ve bu benim buradan çekip gitmem için büyük bir neden.
"Bana zarar vermeyeceğini söyle ki, kalayım Harry."
Tüm bedenimin uyuşmasına sebep olan dokunuşu kaybolurken yüzünü kaldırarak gözlerini görebilmemi sağladı. Dudakları sağa doğru çok minik bir hareketle yukarı kıvrılmıştı. Gülümsemesini görmek zordu ancak orada, tam gamzelerinin yanında olduğunu biliyordum. Cevap vermeden, yalnızca gözlerimi izlemeye devam ediyordu.
"Söz verebilir misin?" Fısıltı denilebilecek ses tonuyla sordum.
"Söz, bir erkeğin onurudur Louis. Emin olmadığım bir şey için benden söz vermemi isteme." dedi yüzü yavaşça gerilirken.
Tavırları ve dengesi sürekli değişen bir insandan geleceğe dair bir söz istemek zaten umutsuzcaydı. Gözlerimi sıkıca kapatarak başımı hafifçe salladım.
"Sadece...dene. Lütfen." diye yalvardığımda kanamayan elini yanağıma sardı. Dolgun dudaklarını alnıma bastırdığında göğsünden yayılan erkeksi deodorantının kokusunu istemsizce daha fazla içime çektim.
Mistik bir andı. Duygu yüklü ancak duygusuz. Dudaklarının teması her seferinde içimde bir şeylerin titremesine ve saç diplerimdeki gözeneklerden bile serin havanın içime işleyerek beni ürpertmesine sebep oluyordu. O hep soğuk ellere, soğuk dudaklara, soğuk bir tene sahipti. Ve hiçbir zaman kendini ısıtma ihtiyacı hissetmiyordu. Ancak biliyorum ki hastalığı onun üşümesine engel değil. Kendimi toparlayıp ondan biraz uzaklaştım. Bakışları şekeri çalınmış bir çocuk gibi sertleşirken aşağı sarkıttığı kanayan elini bileğinden hafifçe tutarak kaldırdım.
"Bunun için bir şey yapmalıyız."
-
Pamuğu elinde kalan kurumuş kan lekelerinde gezdirirken çok dikkatliydim. Elinin ortasındaki çizgi şeklinde yaranın etrafını silerken oraya değdirmemeye çalışıyordum.
"Rahat olabilirsin Louis. Acımıyor." dedi durumuyla eğlenerek.
Birkaç saniye düşündükten sonra pamuğu elinin her yerinde gezdirmeye başladım. Bu benim bile içimin yanmasına sebep olacak bir görüntüydü. Pamukla işim bittiğinde su dolu alüminyum kaseye bıraktım. Sargı bezini açarken beni izlediğini biliyordum.
"Belki de hemşire olmalıydın."
Gülümsedim. Bu bana bir okulum olduğunu ve sadece iki gün sürem olduğunu hatırlatmıştı. İki gün sonra dönmeliydim. Ve şu anda beni bekleyen ailemin yanında olmalıydım. Baron bizi kaçırıp buraya getirirken umarım tüm bunları düşünmüştür.
"Harry, baban-"
"Lütfen Louis. Ondan bahsetme. Sen karşımdayken onu daha fazla düşünmek istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cipa | larry ✓
Fanfiction"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali kalbimi parçalara ayırmıştı. baron harry'den uzaklaşıp onu adamların arasında bırakırken yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum. beni tutan ad...