Harry'ninkilerden daha az kabarık olan koyu buklelerini tıpkı onun gibi elleriyle karıştırdı. Yeşil gözleri dikkatle beni izlerken aynı kader kısmını düşünüyordum. Bu ne demek oluyor? Beynim bana ah hadi ama ne demek olduğunu biliyorsun diye sayıklarken karşımdaki çocuktan uzaklaşmam gerektiğine karar verdim. Geriye doğru bir adım attığımda kolunu karnımdan dolayıp sırtımda birleştirdi. Tanrım. Harry kızacak. Çok kızacak.
"Nereye gidiyorsun? Daha adını bile söylemedin."
Bu yerde Harry ile birlikte kaldığımı ve cidden günün yirmi dört saatini beni izleyerek geçirdiğini düşünürsek; kuzenine adımı söylememem gerek. İsimler konusundaki anlaşılmaz tuhaf takıntısı onu çok çabuk öfkelendirebiliyor.
"Çek elini." dedim bakışlarımı yerden kaldırmadan.
Elleri belimi ve yavaşça aşağılara inerek kalçalarımı okşamaya başladığında sinirden delirmek üzereydim. Yüzümü buruşturdum ve ellerimi göğsüne koyarak onu itmeye çalıştım.
"Lütfen. Bunun söylenmesine bayılıyorum. Bir kez daha söyler misin? Ama bu sefer sesini inliyormuş gibi çıkar."
Ah Tanrım. Harry kadar kaçık. Ve o da beni buldu.
"Bak, Harry'nin bana dokunmandan rahatsız olacağını tahmin ediyorum. Adın Ben'di değil mi?"
Kaşları alayla çatılırken yüzüme yapay bir gülümseme yerleştirdim.
"Ben, Harry'i kızdırmak istemeyiz. Onu geçtim, beni de kızdırmak istemezsin."
"Ah. İnan bana isteriz. Hem de çok."
Beni sertçe kendine çektiğinde aramızda mesafe açan ellerim ikimizin göğsü arasında sıkışmıştı ve yüzü benimkine milimlik bir mesafedeydi. Dudakları çenemi sürtüp yanaklarımı okşayarak kulağıma yükselmişti. Nefesimi tutmuş ve gözlerimi sıkıca kapatmış, yaptığı şeye bir son vermesi için dua ediyordum. Bu yanlıştı. Harry her an odaya girip kuzenini öldüresiye dövebilirdi. Buna benzer bir şey yaşadım. Çok korkunçtu.
"Ben, kafanı sikmeden uzaklaş benden." diye tısladım.
Sırıttığını hissedebiliyordum.
"Senden hoşlanmaya başladım gizemli çocuk."
Sesi tam kulağımın arkasında ürpermeme sebep olmuştu. Yüzünü geri çekti ve gözlerime baktı.
"Gözlerin, o kadar mavi ki."
Yine mi aynı takıntı? Styles ailesinin genelinde aynı takıntı baş gösteriyor olsa gerek.
"Maviyi severim. Ve kahverengi saçları." dedi parmaklarını yüzümde gezdirirken.
Gözlerimi ondan ayırmadan izlerken Harry'nin özgürlüğünü ilan eden perçemlerimi düzeltme hareketini yaptı. Hareketleri saç diplerimin karıncalanmasına sebep oluyordu. Parmaklarını çıplak koluma değdirip saten bir kumaş gibi hafifçe ağaşı doğru düz bir yol çizerken üşüdüğümü hissetmiştim.
"Ve saf teni."
Ah. Yumruğum suratında yer edindiğinde beni sevmeye devam edeceğinden emin değilim, Ben.
"Bana dokunmayı kes dedim sana." dedim bir adım geri giderken.
Yüzüne şaşkın ve eğlenir gibi büyük bir gülümseme yerleştirdi.
"Adın ne bebeğim?"
"Bunu sana söylemek zorunda değilim."
Kaşları alnını kırıştırarak havaya kalktı. Sanırım o, Harry kadar çabuk öfkelenen biri değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cipa | larry ✓
Fanfiction"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali kalbimi parçalara ayırmıştı. baron harry'den uzaklaşıp onu adamların arasında bırakırken yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum. beni tutan ad...