love me like you do

2.8K 277 500
                                    

Merdivenleri ölümcül bir sakinlikle iniyorduk. Ev halkı telaşla üst kata koşarken ben hiçbir şeyden habersiz, Harry'nin sıkıca tuttuğu elimle beni yönlendirmesine izin veriyordum. Sanki ikimiz ağır çekim bir film sahnesinde evden çıkan iki önemsiz oyuncuyduk. Oysa ki tüm bunların sebebi, eminim ki Harry.

Bahçede özenle park edilmiş BMW X6'ya yaklaştık. Aceleci bir nezaketle kapıyı açıp binmemi bekledi.

Arabayı, hız sınırını geçmeyi önemsemeden sürüyordu. Yolu izliyor ancak görmüyor gibiydi.

"Anlatacak mısın?" dedim beklentiyle kaşlarımı kaldırarak.

Bir saniye için bakışları beni bulmuş sonrasında yeniden yola dönmüştü.

"Neyi anlatacak mıyım sevgili Louis?"

Bu kez alnım kırıştı. Yoksaymak istiyorsa üstelememeliydim. Ama Bay Christopher az önce belki de ölüyordu ve o yanındaydı. Bu konu hakkında anlatacakları olmalıydı.

"Harry, sen babanın yanından..."

"O benim babam değil!"

Sesi birden öfkeyle yükselerek benimkini bastırdı. Ve uzun zaman sonra ilk kez ondan korkmuş ve kendimi geri çekmek istemiştim. Aptal çenem. O kelimeyi yanlışlıkla söyledim ve ondan beklenecek bir tepki vermişti.

"Özür dilerim." diye mırıldanırken arabanın hızı daha da arttı.

Emniyet kemerimi taktığım için memnundum. Elim, endişeyle kapının tutunma kolunu sıkıca sardı. Sırtımı geriye yasladım.

"Biraz yavaşla lütfen."

Beni duymak istemiyormuş gibi radyodan rastgele bir müzik açtı. Bu kez bende öfkelendim ve ani bir hareketle radyoyu kapattım.

"Arabayı durdur!"

Cevap vermedi. Hala son sürat sürmeye devam ediyordu.

"Durdur dedim! İneceğim. İnmek istiyorum, arabayı durdur."

Neredeyse yeni evimizin olduğu sokağa yaklaşmıştık. Yolun kenarına çekti ve derin bir nefes aldıktan sonra bana döndü.

"Yolun kalanında yürümek istiyorum." diyerek kapıyı açmaya yeltendim.

Ancak kilitliydi.

"Kilidi açar mısın, lütfen?"

Ona bakmadan konuştum. Yüzüm hala kendi tarafımdaki camdan dışarıya dönüktü. Kolumdan tutup beni sarsarak kendine çevirdi. Ani ve kaba hareketi karşısında daha da çok ürkmüş ve kararlı ifadem, lütfen-beni-öldürme bakışlarına dönüşmüştü.

"O benim babam değil!" diye bağırdı.

Yüzüme yaklaştı ve yeniden aynı cümleyi daha öfkeli, daha yüksek bir sesle bağırdı.

"O benim babam değil!"

Boğazımda safranın tadını hissetmeme sebep olacak kadar korkutucu bir ifadeye sahipti. Sanki babası olmamasının sorumlusu benmişim gibi. Sanki yıllar önce kocasını başkasıyla aldatan annesi değil de benmişim gibi...

"Özür dilerim... öyle demek istemedim. O senin baban değil, biliyorum."

Sesim onunkinin üstüne cılız bir yalvarış gibiydi. Ve damlalar yanaklarımda süzülmeye başladı. Gözlerini hızla kırpıştırırken kızgın ifadesi, yerini şaşkınlığa bıraktı. İnce bir çizgi halini almış pembe dudakları aralandığında sıkıca tuttuğu kolumu aniden bırakıp geri çekildi. Kilide basıp kapısını açtı ve hızla arabadan indi. Bende kendi tarafımdan inip arabanın üstünden ona baktım. Seri, derin nefesler alıyordu. Birden sesinin son seviyesinde bağırmaya başladı. Öfke dolu, acı dolu haykırışı sokaktaki herkesin ilgisini üstümüze çekerken etrafa çekingen bir bakış attım. Onu sakinleştirmek umuduyla yanına gittim. Ellerini başının etrafına sarıp yere çöktü. Kaldırım taşına oturduktan sonra elleri yüzünü kapattı ve küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladı.

cipa | larry ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin