Bölüm 9: "Varlık ve Yokluk"

207K 7.2K 1.6K
                                    


Multimedia: Taner

Bölüm 9: "Varlık  ve Yokluk"

Akşam eve geldiğinde dayıma bana verilen kâğıdı gösterdim. Sevim henüz eve dönmemişti, birlikte polise gittik ve ifademi verdim. Kamera kayıtlarında adam olsa da kimliğini tespit etmenin zor olduğunu söylediler; hepsinden beceriyle gizlenmişti. Bu iş için seçilen adamın aşabileceği engellerdi kameralar. Kâğıt hakkında ise araştırma yapmaya devam edeceklerdi.

Sabırlı olmam gerektiğini söylüyorlardı, böyle işler hemen çözülmezmiş. Sabretmesem bu kadar durgun kalamazdım herhalde.

Festivalden sonra İstanbul'a dönmek istediğimi dayıma söylediğimde üzüldüğünü biliyordum. Kayıtlardan panik atak geçirdiğimi görmüştü. Yıllar sonra gelmiştim ve sadece talihsizlikler gerçekleşmişti. Yine de elimden geldiğince kalan günlerin tadını çıkarmamı istiyordu, beni her şekilde koruyacaktı. Sevim'e daha sonra söylemesini rica ettim. Ne kadar alakasız olursa olsun kendini suçlayacaktı. Annemle de ben konuşacaktım.

"Şirkette konuştuklarınızı duydum," dedim eve dönerken. "Bahsettiğiniz kişi peşimdeki kişi mi?

"Hayır," dedi hüzünle. "Sana anlatmasak da polise anlattık, ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Öyle olsaydı zaten onu yaşatmazdım."

"Bana niye anlatmıyorsunuz? Giray bile biliyor."

Sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. "Ona biz söylemedik. Kendi kendine..." İç çekti. "O adamın artık bizimle bir derdi yok. Bu yüzden Antalya'ya gelmene izin verdi annen."

"Yani bu kişi bir adam, Antalya'da ve buraya dönmemi engelleyen sebep o; öyle mi?"

"Zühre..."

"Dedemi de mi o öldürdü?"

Dayım konuşmanın gittiği yönden endişe etmiş olacaktı ki arabayı sağa çekti. "Yavrum. Bu dünyada sana en değer veren kişi annen, senin için en iyisini o düşünür. Ki bu kararına hepimiz katılıyoruz. Cehalet en büyük mutluluktur derler."

"Birisi benim kötülüğümü istiyor ve benden saklamaya devam ediyorsunuz. Sizce öğrenip kendimi hazırlamam daha mantıklı değil mi?"

"Hazırlanman gereken bir şey yok. Hepsi sona erdi."

"Dayı... Cahillik mutlu etmiyor. Ben mutlu değilim. Her yalnız kaldığımda yaşadığım stresin haddi hesabı yok. Her an bir şey olacakmış gibi... Kimsenin haberi olmadan ölecekmişim gibi..." Ne kadar zayıf olduğumu itiraf etmek rahatsız ediciydi. Yüzümü ıslatan yaşları sildim.

"O nasıl söz öyle..."

"Özür dilerim," dedim başımı ellerimin arasına alırken. "Sonuçta annemin senden istediği şeyi yapıyorsun, sana çıkışmam doğru değil."

"Özür dileme. Ne hissettiğini söylemen gerekiyor, söylemezsen ne kadar zorluk çektiğini bilemem." Sırtımı sıvazladı. "Sen benim de evladımsın. Böyle acı çekmene göz yummayacağım."

Eve döndüğümüzde dayım içeri geçti, ben ise bahçede kalıp annemi aradım.

"Festival bittikten sonra eve döneceğim," dedim halini hatırını sorduktan sonra.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu endişeyle.

"Çok yoruldum," dedim sesim titreyerek. Ama olanları anlatamadım. Ne olursa olsun kalan bir haftanın sonuna kadar keyfini çıkarmak istiyordum. "Bir ay kalmış olacağım, yeter de artar bile."

"Sevim'le kavga mı ettin?"

Güldüm. "Sevim'le tartışalı on yıl olmuştur." Gerçekten kavga edemiyorduk.

Portakal ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin