Bölüm 10: "O, Sevdiğim"
Lunaparkın koca demir kapılarından geçerken derin bir nefes aldım. "Bir lunaparka gelmeyeli ne kadar oldu biliyor musunuz? Burayı sevmiyorum."
"Olabilir," dedi Mert etrafı incelerken, "anın tadını çıkarmanı tavsiye ederim Zühtü. Burada tahmin ettiğinden çok vakit geçireceğiz ve seni kapıda bırakacak değiliz. İstemiyorsan gelmeseydin."
"Sevim lunaparkta olacağını söylememişti!" dedim kuzenimi işaret ederek. Bana Gizem'in doğum gününe gideceğimizi söylemişti. Yeri söylememişti ama lunaparkta kutlama yapılacağını nasıl tahmin edebilirdim?
Tabii ki ben de herkes gibi lunaparkın güzel bir yer olduğunu düşünüyordum. Onca eğlence, oyunlar, yarışmalar insanın hayallerini süslüyordu. Ama yükseklik fobiniz varsa siz de göğü delmeye çalışan oyuncaklardan pek haz almazdınız.
İki çocuk birbirlerini kovalarken birisi bana çarptığında geriye doğru savruldum. Sırtım Sevim'e çarptığında o da benim gibi birkaç adım sendeledi. Homurdandım. "Kalabalıktan da nefret ediyorum."
Kalabalığın içinde yolumuzu bulmaya çalışırken aklım hâlâ dün yaşananlardaydı. Adam Demirhan Şirketi'nin eski bir çalışanıymış. Başka bir çalışana zorbalık yaptığını öğrendiklerinde işten çıkarmışlar. Sevim'le uğraşmayı gözü yememiş, benim üzerimden intikam almak istemiş. Beni korkutmaktan büyük bir zevk almış fakat bir önceki gün kâğıdı bıraktığında yüzünü gören biri olduğu için teslim olmuş.
Dayımdan çok özür dilemiş. Afyon ise bildiğimiz uyuşturucuymuş. Ucuz atlatmıştık.
Uzun uğraşlar sonucunda kutlama yerine vardığımızda davetlilerin oluşturduğu yeni bir kalabalıkla karşılaşmıştık. Koca bir sirk çadırının içindeydi misafirler. Girişte gelenleri karşılayan Gizem'i gördüğümde bezgin bakışlarım canlandı. Gizem'in öyle bir havası vardı ki, tebessüm hemen yüzünüzde yer ediyordu.
"Hoş geldiniz!" dedi Gizem sımsıkı sarılırken. Üçümüzün adına aldığımız hediyeyi uzattım. "Doğum günün kutlu olsun!"
"Teşekkür ederim canım," dedi yanağımdan öperek. Sevim'le selamlaşırken yanındaki çocuğun Utku olduğunu tahmin ettim. Uzun boylu, esmer tenli ve iri cüsseliydi. Sessiz ve sakin bir mizacı vardı. Ona da merhaba dedikten sonra Gizem kocaman gülümsemesini gösterdi. "Siz içeri geçin, herkes geldiğinde görüşüz."
Çadırın merkezinde bir sahne, sahnede yumuşak tınılar çalan bir grup vardı. Onun dışında bir oyun salonunda bulunan neredeyse her şey yerleştirilmişti. Nişan alma oyunları, araba yarışı, hava hokeyi, basketbol ve boks makineleri, langırt masaları...
Son zamanlarda hiç olmadığım kadar mutlu hissetmiştim. Hevesle bir adım önümden yürüyen ikiliyi durdurdum. "Oynayalım mı?"
"Yavru kedi gibi bakıyorsun, iyi hoş ama hayır," dedi Sevim saçını savurarak yürümeye devam etmeden önce. Mert'in kararsızlığını fark ettiğinde omzunun üstünden baktı. "Beni yalnız bırakmayacaksın herhalde."
Bu şekilde şansımızı kaybetmiştik.
Sonunda oturabileceğimiz bir yer bulduğumuzda Mert içecek almak için karşıdaki uzun masaya yöneldi. Oyuncakları bir diğer emre kadar askıya aldım.
Mert döndüğünde nefes nefeseydi. "Üç bardak kola alabilmek için kaç kişiyle kavga ettim tahmin bile edemezsiniz."
Buzlu kolamdan bir yudum aldığımda Mert ve Sevim'in konuşmalarından uzaklaşmış, kalabalığın uğultusu eşliğinde nişan alma oyununu oynayanları izliyordum. Sanki Antalya'nın yarısı gelmişti partiye. Hoş, Sevim'in dediğine göre Gizem'in çevresi zaten çok genişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Çiçeği
Romance1. SEZON EPSİLON YAYINEVİ ARACILIĞIYLA KİTAP OLMUŞTUR. İKİNCİ SEZONLA DEVAM EDİYOR... Meğer bilmediğim ne çok şey varmış, şimdi anlıyorum. Tanıdığımı sandığım insanlar başkaymış. Hiç sezdirmedikleri yaraları benimkilere bağlanmış. Bu yaraları gizlem...