Bölüm 11- "Açıklanamayan Sırlar"

3.7K 194 64
                                    

Bölüm 11: "Açıklanamayan Sırlar"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Bölüm 11: "Açıklanamayan Sırlar"


 Giray adım atmadığımı fark etmişti. Bıkkınlıkla arkasına döndü. "Zühre, acele et!" O kadar hızlı yürüyordu ki yetişemiyor, sürekli yalpalıyordum. Ben de bıkmıştım.

Bir toz bulutu oluşturacak kuvvetle ayağımı yere vurdum. "Yeter Giray! Yoruldum işte anlamıyor musun? Ayaklarım çok ağrıyor, ne olur beş dakika otursak? Zaten sabahın köründe kaldırdın beni." Saat yedide uyandırmıştı, camıma filmlerdeki gibi taş attığında şaşırmıştım. Bir dakikalığına aşağı inmemi söylemiş ama beni tarlaya kadar sürüklemişti. Ayaklarımda terlik ve kapriyle çıktığım için bitkiler bacaklarımı ve ayaklarımı çizmiş, adım atacak halim kalmamıştı. Orada ne işimiz olduğunu sorduğumda harika bir şey keşfettiğini söylemişti. Önemli bir şey olduğunu umuyorum, aksi takdirde kavga çıkacaktı.

Bir saatten fazla yürümüştük, Güneş çoktan etkisini göstermeye başlamıştı ve bu yüzden ensem yanıyordu. Olduğum yere çöktüm. "Beş dakika... Sonra yürümeye devam ederiz."

Devam etmek isterse beni sürüklemek zorunda kalırdı. Ayaklarımı gördüğünde yanıma oturdu.

Sızlayan bacaklarıma hüzünle baktım. Annem beni öldürecekti. "Nereye gidiyoruz?"

"Bak, görüyor musun?" dedi ve elini uzaktaki karaltıya karşı doğrulttu. "Babamlar küçükken o kulübede vakit geçirirmiş. Ben de öğrendiğimden beri tek başıma gidip geliyordum." Elini indirdi ve gülümsedi. "Kesinlikle görmen gerekiyor."

Nasıl bir yer olduğunu hayal ederken içim enerjiyle dolmuşu. Dokuz yaşındaki Zühre annesinin küçükken nerede vakit geçirdiğini merak ediyordu. "Evet, görmeliyim," dedim ve ayağa kalktım. Bir elimi ona uzattığımda kaşları merakla kalkmıştı. "Hadi gidelim."

Artık görmeye hevesli olduğum için daha hızlı ilerliyorduk. Ayaklarımın ağrısı kimin umurundaydı!

Görür görmez bana masallardaki kulübeleri hatırlatmış, içeride cüceler, periler bulabileceğimizi düşündürtmüştü. Koyu ahşaptan, tek katlı bir binaydı ve görünürde yalnız bir tane oval penceresi vardı. Sıradan bir görünümünün olması hayal gücümü durduramamıştı.

Önümdeki iki basamağı çıktım ve geride kalan Giray'a baktım. Basamakların önüne eğilmiş, toprağı kazıyordu. Tam ne yaptığını soracaktım ki ayağa kalktı ve bana elindekini gösterdi. Anahtarı.

Kapıyı açtıktan sonra içeri geçmiş, ben de girdikten sonra arkamızdan kapatmıştı. Kulübe bir odadan oluşuyordu. İçeriyi aydınlatan pencereden giren ışık, uçuşan tozlara çekiyordu dikkatinizi. Kulübedeki eşyalar rahat olduğu aşikâr olan iki gri koltuk ve aralarına konulmuş oymalı sehpadan ibaretti. Giray yanımdan geçti ve kapıya bakan koltuğa oturdu.

Bozguna uğradığımı yüzümdeki ifadeden çıkarmış olacaktı ki koca bir kahkaha patlattı. "Sanırım biraz hayal kırıklığına uğradın."

Portakal ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin