Merhaba arkadaşlar! Sizi çok özledim! 🥺 Bu bölüm okuduğunuzda göreceğiniz gibi fazlasıyla önemliydi, hemen bitiremedim maalesef. Ama nihayet buradayız...
Daha önce yapmadığım bir şey yapacağım bu bölüm için. 100 oy sınırı koyuyorum.
Tabii bu sınır dolana kadar bölüm gelmeyecek diyemem, dolmayacağına karşı bir kuruntum da var sonuçta hejdjdjd. Ama daha çabuk gelmesi için beni enerjiyle dolduracaksınız. Sonuçta beni sevgiye boğsanız biraz daha yüklenmez miyim? 🤧 Başka türlüsü ayıp olur yani...
Okunma sayısıyla kıyaslandığında oyların şevkimi azalttığını, biraz kırıldığımı söylemeliyim. Okumuşsanız oy vermeye engel olan neyse bilmek isterim. Bölümleri beğenmediğinizi, heyecan duymadığınızı düşünüyorum ister istemez, yazmakta zorlanıyorum. Öyle mi gerçekten? Gönül verip coşkuyla paylaştığınız şeylerde bir dönüt almamak insanın içini kemiriyor gerçekten. Bu sebeple en azından oy sınırı koymaya karar verdim. Her bölüm dil dökmekten daha rasyonel bir çözüm gibi göründü hshdjdjdk
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Kendinize iyi bakın, keyifle okuyun. Sizi seven bir Beyza. :') ❤️
Bölüm 3: "Zamanın Ötesinde"Serdar artık dengesiz yumruklarından fazlasıyla hasara uğramış bileğini ovdu. "Abi bunun konuşacağı yok," dedi sıkıntılı bir sesle.
Mustafa'nın öfkeden kasılan çenesi bence artık işlevlerini yerine getiremeyecek haldeydi. Nitekim Serdar'a sert bir bakış göndermekle yetindi.
Bu sırada lodos açık yaralarımı sakinleştirmek için yüzümü yalıyordu. Ağzımdaki kanı yere tükürdüm. Başımı geriye atıp tadını çıkarırken uçuşan saçlarım tenimi huylandırdı. "Çocuk haklı Mustafa," diye seslendim. Rüzgarın uğultusu, dalgaların hışırtısı veya çınlayan kulaklarımın etkisiyle sesleri net duyamıyordum. Konuşmak için de gösterdiğim efora kıyasla sesim pek çıkmıyor gibiydi. "Yani kaç defa söyleyeceğim bilmiyorum. Muhatabım burada değil, sana konuşmam diyorum. Bizi daha fazla yorma da çağır Cüneyt'imi."
Parmak boğumlarını korumak için sardığı kirli bezi hışımla yere fırlattıktan sonra teknenin başına doğru yürüdü. Cebinden telefonunu da çıkarmıştı.
Serdar rahat bir nefes aldı. İstemsiz gülüşüm karnımdaki yaraları acıttı.
Velvet Blue'nun önünde beni alan Serdar'dı. Bindiğimiz minivanın içinde iki adam daha vardı, ulaştığımız teknedeyse Mustafa'yla beraber dört. Cüneyt Bey'in keyfinden zorla alıkoyulduğumu minivana biner binmez kol saatini sorduklarında anlamıştım. Ben pişkince damarlarına bastığım halde sessiz kaldıkça hırpalamayı ihmal etmemişlerdi. Aslında bir şekilde tüyebilirdim ama tüm bunların nereye gideceğini merak ediyordum. Bu yüzden Cüneyt'i, yani divamızı bir an önce getirtmekte bu kadar ısrarcıydım. Onunla görüşmeden bunlar bitmeyecekti. Yoksa boğazın ortasında, altı sıfırlı bir teknede ne işimiz vardı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Çiçeği
Romance1. SEZON EPSİLON YAYINEVİ ARACILIĞIYLA KİTAP OLMUŞTUR. İKİNCİ SEZONLA DEVAM EDİYOR... Meğer bilmediğim ne çok şey varmış, şimdi anlıyorum. Tanıdığımı sandığım insanlar başkaymış. Hiç sezdirmedikleri yaraları benimkilere bağlanmış. Bu yaraları gizlem...