8.Bölüm

18.6K 1K 147
                                    

Meğer insan kendini acıtan şeylere bile kıyamazmış çok sevince. Çünkü sevmek, her şeye rağmen sevilmektir. Acıya,ayrılığa,hasrete rağmen bile...

♥♥♥

Hayat çok şey almıştı Dilruba'dan.
Doğar doğmaz annesini almıştı mesela. Annesinin kokusunu, sevgisinin nasıl bir şey olduğunu ve hayallerini bir bir almıştı ellerinden. Küçük yaşlardan beri üçüncü ağabeyinin sevgisini de almıştı. Çünkü ağabeyi Aras annesinin sebebi olarak görmüştü güzel kardeşini. Bunun doğru olmadığını elbette biliyordu ama... Amalar bitmiyordu işte.

Şimdi ise kocasının karşısındayken daha neler kaybedeceğini hesaplarken bulmuştu kendini. Dudaklarından çıkan kelimeleri beyni kabul etmiyordu işte. Hafifçe yutkunarak çekti gözlerini kocasından. Gözleri ayak uçlarına bakarken derin bir nefes çekti ciğerlerine.

"Ne demek bu?" diye sordu sonrasında. Ne demekti?

"Ne demek istediğimi biliyorsun Dilruba!"

Dilruba'nın mavi gözleri buğulanırken titrekçe nefes alıp verdi. Başını arkaya atarak kahkahalara boğulmak istese de yapmadı. Onun yerine dudaklarını kıvırarak başını kaldırdı ve gözlerini kocasına dikti.

"Ben bu konağa geldiğim gece ne demiştin Azad Ağa'm?"

Azad'ın koyu kahvelerine düşmüştü bu sefer güzel kızın gözlerine düşen gölgeden. Sertçe yutkunduğunu gördü. Çenesini kasarak yumruklarını sıktığını gördü yine umursamadı.
Aldığı cevap ise koca bir sessizlikti. Dudakları daha çok kıvrıldı.
Kahveyi boşvererek kocasına bir adım attığında aradaki mesafe sıfıra inmişti. İşaret parmağını kaldırarak genç adamın göğsüne dayadı sıkıca.

"Sen evlendiğimiz ilk gece dokunmak yok dememiş miydin bana Ağa'm? Kollarımı sıkıca sarıp sarsmamışmıydın beynime sokmak istercesine? Şimdi ne oldu da böyle bir karar verdin? Ben bu konakta kendimi sığıntı gibi hissederken, senin tarafından yani kocam tarafından sevilmezken, beni sevemeyeceğini yüzüme söylerken ne oldu da böyle bir karar verdin Azad Ağa?"

İşaret parmağının üstüne konulan iri elle içi titremeye başladığında dik durmaya devam etti kadın. Karşısındaki adam ne zaman girmişti kalbine bilmiyordu. Gerçi seviyor muydu bilmiyordu. Adını duyunca bile midesinde kelebekler uçmaya başlarken gözleri gözlerine değdiğinde uçurumdan düşüyormuşcasına heyecan kaplıyordu bedenini, iliklerine kadar.
Peki bu aşk mıydı?

"Sana alışmaya çalışıyordum Dilruba!"

"Ama bana alışmadın! Sen beni hiç sevmedin ki!"

"Sen ansızın girdin hayatıma"

"Beni sen ansızın aldın hayatına. Ben, bile isteye girmedim hayatına."

Keskin bir nefes çekti ciğerlerine genç adam. Gözlerini kısarak hüzünle kararan gökyüzünü andıran gözlere kararlılıkla baktı.

"Bu benim aldığım bir karar değil Dilruba! Bunu aşiret istiyor. Babam istiyor, Yade'm istiyor. Benim karımsın ve bu konak çocuk istiyor!"

Genç adam karşısındaki kadını paramparça ettiğini bilmeden konuşmaya devam ediyordu. Aslında söylemek istedikleri bambaşkayken katran karası kelimeler çınlıyordu mutfağın duvarlarında. Onunla yeni bir hayata başlamak için bu kararı almıştı ama bugün aşiretten gelen söylemlerle geçmişti karısının karşısına.

"Çocuğu bile aşiret için istiyorsun Ağa'm" diye konuştu genç kız kısık ses tonuyla.
"Peki çocuk doğduktan sonra da onu aşiret ister diye mi seveceksin? Yoksa benden olduğu için onu da mı sevmeyeceksin?"

DİLRUBA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin