Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım. Bakıştım...
İnkar etmiyorum da bunu...
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım..
Ve lütfen inkar etme;
Sana en çok ben yakıştım...♥♥♥
Kalpti bu. İşi kan pompalamak olsa bile en ufak sözde kırılıverirdi. İncinirdi. Kalpti işte, severdi. Sonra ise tek kişi için çarpmaya devam ederdi. Ne olursa olsun devam ederdi bu. Kırılsa da, incinse de sevdiği için kalp çarpmaya devam eder diğer duyguları dinlemezdi. Gurur mesela. Kalp sevince gurur falan dinlemezdi. En kötüsü belki de buydu...
Kırılmıştı Dilruba'nın kalbi. Hem de ilk defa böylesine büyük kırılmıştı.
Karnında sevdiği adamın parçasını taşırken sevdiği adamın bunu duyar duymaz başkasına gidişini izleyen gözleri yaşarmış, kalbi paramparça olmuştu.Azad'ın Berçem'i sevmediğine kendisi şahit olmuştu evet ama...
Aması vardı işte.
Hatta önemli bir şey olduğu için gittiğini bile biliyordu.
Ama elinde olmadan kırılmıştı.
Ama üzülmüştü!Akşam yemeğinde lokmalar boğazında dizilse de Yade Bêse'ye bir şey olmadığına inandırmak için yemeye zorlamıştı kendini.
Görümceleri bebek hakkında sevinirken içi buruk bile olsa gülümsemeye çalışmıştı.Herkes odasına geçtiğinde ise o da odasına geçerek üstünü giyinmiş yatağa geçmişti. Afran'ın ağabeyinin nerede olduğuyla ilgili zırvalıklarını dinlememişti. Gelince kendisi söylerdi ne de olsa değil mi?
Ama ne zaman gelirse.Saat gece yarısına gelirken zaten yorgun olan bedeni uykuya yenik düşmüştü. Uyuyunca bir şeylerin geçeceğini düşündüğünden uyumuştu aslında biraz da.
Bazı şeylerin uyuyunca geçmeyeceğini bildiği hâlde.Dilruba derin bir uykuya daldığı sırada kapı açılmış genç adam yorgun adımlarla içeri girmişti. Saçları karıştırmaktan darmadağın olmuş, kravatını girdiği stresten dolayı çıkarmıştı.
Gece lambasının loş ışığında yatakta küçük bedeniyle yatan karısını gördüğünde dudakları düz bir çizgi hâlini almış, dişlerini birbirine bastırmıştı.Sessiz adımlarla önce banyoya girmiş daha sonra eşofman altını giyerek yatağa uzanmıştı.
Dilruba'yı kendine çekerek sırtını göğsüne yasladığında burnunu her daim mis kokan saçlarına gömmüş derin bir nefes almıştı. Dudakları karısının ensesine sıcak bir öpücük kondururken gözlerini sıkıca kapatmıştı.
İri elinin biri kadının karnına giderken içi titremişti. Avucunun içini karnına bastırırken buruktu genç adam. Bugün karısının nasıl da üzüldüğünü hissetmişti. Elinden ne gelebilirdi? İki arada kalmaktan nefret etse de bugün iki arada kalmıştı.Genç kadın ise kocası yatağa yattığında uyanmıştı aslında. Onu kolları arasına alırken, ensesine öpücük kondururken kendini kasmamak için üstün bir çaba sarf etmişti.
Ama iri elini karnında hissettiğinde kapalı olan gözünden akan gözyaşına mani olamamıştı.
O ki sadece kocasının kalbi için uğraşmaya çalışan umutsuz bir aşıktı.
Kalbinin eridiğini hissediyordu ama neden atmaya devam ediyordu hâlâ?
Hem de bu kadar şiddetli bir şekilde?
Elinde olsa Azad Savaşhan'a kapılan kalbini söker atardı.
Gel gör ki elinde değildi.
...Sabahın erken saatlerinde uyanan genç adamın kaşları huysuzlukla çatıldığında kollarının arasına bakmıştı. Yatakta olmayan karısıyla kaşları daha derinden çatılırken doğrularak banyoya kulak kabartmış olsa bile odadaki tek ses duvarda asılı duran saatin tik tak sesleriydi.
Yataktan kalkarak banyoya baktığında oranın boş olduğunu görerek içine bir huzursuzluk çökmüştü.
Hastaneye gitmesi gerektiği için dolabı açtığında üstüne tişört seçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBA (Tamamlandı)
General FictionKURGUM REKLAM PANOSU DEĞİLDİR!! Gözlerine gökyüzünü sığdırmıştı kadın. Bir bakışında başlardı her şey. Azad Savaşhan'ın hayatına adım attığında ise bulutlar yağmur olmuştu gözlerinde. Azad Savaşhan ise, İstemediği bu evlilikte kadının yağmuruna ç...