🔆
Güz'ün söyledikleri Anka'yı kızdırmamıştı. Çünkü sarhoştu. Anka böyle olduğunu umuyordu.
-"Içkilisin. Sonra konuşalım." dedi. Telefonu kulağından indirmişti. Güz fırsat vermeden ekledi.
-"Hayır kapatma!"
Anka telefonu bıkkınlıkla kulağına koydu.
-"Sabahın körü ve inan senin saçmalıklarını dinlemek için uygun bir zaman dilimi değil. O yüzden bay bay!" dedi umursamazca.
-"Evi neden almak istediğimi merak ediyor musun?"
Bu soru Anka'nın ilgisini çekmişti. Cevap verme gereği duymadan söyleyeceklerini sessizce bekledi.
-"Geçmişinle ilgili değişmesi gereken bazı şeyler var hatta bilmen gereken desem daha doğru olur."
Anka, Güz'ün söylediklerinde bir mana bulamadı.
-"Sen benim geçmişimi nereden bilebilirsin ki. Daha mantıklı bir yalan bulabilirsin. Biraz daha uğraş."
-"Söylediklerimi düşün. Görüşmek üzere" dedi Güz ve kapattı.
Anka'nın düşündüğü gibi sarhoş değildi. Bildiği şeyler vardı.
Anka telefonu sinirle koltuğun köşesine attı. Dağınık saçlarını toplayıp düşünmeye başladı.
Onunla arasında birşeyler olduğunu söylemişti Güz.Ve en önemlisi geçmişi ile ilgili ne biliyor olabilirdi ki?
Anka, Güz'ün hayatina öylesine girmediğine emin olmuştu. Bir derdi vardı. Hem onunla hem de bu evle...
Düşüncelerinin arasında telefonun sesi geldi. Arayan babasıydı. Derin bir nefes alıp açtı.
-"Efendim!"
-"Babaannende kalmanı söylemiştim! Ama sen yine o eve gitmişsin."
-"Sahiden mi baba? Bunun yüzünden yine mi tartışacağız."
-"Sözüme değer vermiyorsun Anka. Sorun bu!"
Anka bu durumun Tuna tarafından böyle anlaşılmasından sıkılmıştı.
-"Hayır elbette öyle değil."
-"Toparlan ve eve gel. Qubbe'de ki geceye gideceğiz."
İstanbul'un en büyük zenginleri her sene büyük bir gece düzenlerdi. Bu gece iş adamlarının tanışmalarına ve bazen işbirliği için iyi yatırımcılar bulmalarını sağlardı. Geceyi her sene bir şirket karşılardı. Anka bu gecelerden nefret ederdi. Babasının onca ısrarına rağmen bir şekilde hep kendini kurtarırdı. Tuna'nın telefonu kapatmadan önceki ses tonu Anka'nın pek hoşuna gitmemişti. Ona gelmeyeceğini söylemesine bile izin vermediğine göre, bu sefer kurtulamayacaktı. Sinirle oflayıp saçlarını karıştırdı.
*********
Üzerindeki işlemeli elbiseyi bir türlü sevememişti Anka. Babası üzülmesin diye Nilay'ın verdiği elbiseyi giydiğine bin pişman olmuştu. Elbiseyi çekiştirerken kendini bir anda Qubbe'nin önünde buldu. Olağanüstü bir yerdi. Anka bu kadar lüks bir ortama girmeyi beklemiyordu. Neyse ki en yakın arkadaşı Duygu ve Oğuz da orada olacaktı. İçeriye girmeden basına yakalanmanın bıkkınlığıyla hızla içeri girdi.
Etrafa göz gezdirdi. Tanıdık pek kimse yoktu.Tuna, Nilay'la bazı konuklara selam vermek için masa masa dolaşıyordu. Anka sıkılmaya başladığında Duygu'ya mesaj attı. Ortam giderek kalabalıklaşınca kendini yalnız hissesiyordu.
Duygu'nun kapıdan telaşla girmesi Anka'yı korkuttu.
-"Hey hey! Ne oluyor?"
Duygu nefes nefese kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN DANSI #Wattsy2020
FantasyBaştan çıkarmak? Hiç bu kadar acılı olmamıştı. Bir derdi vardı Güz'ün, Anka'nın teninde alacağı bir borç. Kapanması gereken bir hesap, Sırlarla dolu bir geçmiş. Sarpa saran bütün duyguların, Aşkla harmanlandığı bir buluşma. Ne istediğini kestiremedi...