Güz ve Pars, aralarında fark etmedikleri bir savaş başlamıştı. Pars, Güz'ün kadın avcısı olduğunu herkesten daha iyi bilirdi. Anka'ya karşı duyduğu sahiplenme duygusu onu giderek öfkeli ve korumacı bir hale bürüyordu. Ona akşam haddini bilmesi gerektiğini hatırlatıp ablası Dara ve Güz'ün ardından salona girdi. Anka'yı bir süre aradı fakat bulamadı.
Dara, Pars'ın arayış içinde olan gözlerine uzunca bakıp kardeşinin bir aşk üçgeni içinde debelendiğini anımsadı. Buna izin vermemeliydi.
-"Güz haklı." Dedi aniden. Pars gözlerini hızla salondan alıp Dara'ya çevirdi.
-"Onu bu şekilde elinde tutamazsın."
-"Amacım Anka'yı elimde tutmak değil. Güz'den uzak tutmak"
-"Buna sen engel olamazsın."
-"Öyle bir olurum ki... Güz'ün nasıl bir aşağılık olduğunu anlayamayacak kadar saf."
Dara kaşlarını kaldırıp kardeşinin bu kararlı halini sessizce karşıladı. Evet Güz, çapkındı. Her erkek gibi...
Bu inkar edilemez bir gerçekti. Bunu Pars'ın söylemesi garip gelmişti bir yerde, çünkü en az Güz kadar Orlando'da sevgili değiştirirdi. İlişkilerini cinsellikten öteye götüremezdi. Tek düzenli ilişkisi Anka'ydı ve bunun böyle olmasını sağlayan temel faktör yine Anka'ydı. Pars, bu yüzden ondan vazgeçemiyordu.
Anka telefona gelen mesajla kendini biraz daha rahatlattı ve çantasından çıkarttı. Mesaj duygudandı.
"Bu lanet gecede biraz daha kalırsam babamı boğacağım"
Anka istemsizce gülümsedi. Duygu'nun aile ilişkileri hep zayıftı. Gerçi onunda pek aşağı kalır yanı yoktu. Ama Duygu hem anneden hem babadan nefret ederdi. Onların hazmedilemeyecek kadar katı ve gerici olduğunu, onu asla anlamadığını söylerdi. Tabi biraz da görgüsüz olduklarını...
"Kapıdayım. Seni bekliyorum."
Cevabını atıp mesaj bekledi. Aniden koluna birinin dokunmasıyla irkildi. Yerinde sıçradığında kimin olduğuna bakmak için arkasını döndü. Güz, kararlı ve öfkeli görünüyordu.
-"Konuşacağız." Dedi sertçe.
Anka gergin olduğunu fark ettiğinde konuşmak istemediğini söylemekten çekindi. Kapıda geceye veda eden birkaç sosyete dışında kimseler yoktu. Ama bu bile Güz'ü rahatsız etmeyi yetiyordu. Anka'nın kolundan tutup karşı da kimsenin onları göremeyeceği kadar tenha bir caddeye ilerledi. Anka'yı karşısına geçirdiğinde sokağın başındaki sarı ışığın yüzüne vurduğu mayhoşluğa bir süre daldı. Zannettiğinden daha alımlı bir kadındı. Onu garip bir şekilde arzuluyordu. Gözü boynuna kaydığında bu durum Anka'nın gerilmesine neden oldu. Anka dikkatini dağıtmak ve rahatlamak için konuştu.
-"Derdin ne diye sormaktan yoruldum. Tanışalı 1 hafta oldu ve ben gerçekten senden sıkılmaya başladım." dedi gözleriyle caddeyi tararken, cümlesi bittiğinde gözlerini Güz'e dikti. Yüzü ifadesizdi. Bu durum daha çok canını sıkıyordu.
-"İddia 3 ay. 3 ay sonra ikimizde kazanamazsak iş babana kalır."
Anka dudaklarını bastırıp öfkeyle Güz'e baktı.
-"Sana... iddiayı... kabul etmediğimi söyledim."
-"Kabul etmek zorundasın!" dedi Güz çenesini kasarak.
Anka ne mecburiyeti olduğunu merak etti.-"Öyle mi? Neden? Neden kabul etmek zorundayım?"
-"Bana istemediğim şeyler yaptırma."
Anka kaşlarını çatıp kafasını geriye attı. Ne demek istediğini anlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN DANSI #Wattsy2020
FantastikBaştan çıkarmak? Hiç bu kadar acılı olmamıştı. Bir derdi vardı Güz'ün, Anka'nın teninde alacağı bir borç. Kapanması gereken bir hesap, Sırlarla dolu bir geçmiş. Sarpa saran bütün duyguların, Aşkla harmanlandığı bir buluşma. Ne istediğini kestiremedi...