Odadan hışımla çıkıp topuklarımı yere vura vura toplantı odasına girdim.
Gemma yaklaşık on dakika önce odama girmiş ve yeni müşterinin randevu almaksızın birden gelip benimle görüşmek istediğini söylemişti.
Küstah, kendini beğenmiş ve sanki dünyadaki tek iş adamı gibi davranan aptalın tekiydi.İşe bakın ki herifin ismini bile bilmiyordum.
Odaya girdiğimi duymasına rağmen ayakta dikilip pencereden dışarı bakmaya devam etti. Kıçıyla konuşacaktım heralde!
Hoş kıçı bile ilk seferde daha iyi bir izlenim bırakmıştı.Boğazımı temizleyip burada olduğumu hatırlatmak istedim. Sonunda zahmet edip de arkasını döndüğümde okkalı okkalı giydirdim kendime. Sırıtan suratına can çekişircesine baktım.
Aldığım nefes korkuyla boğazıma takıldı.
Kendisi çok görmek istediğim bir insan değildi. Kendisi bu dünya da görmek istediğim son kişiydi. Dahası içimde iyi şeyler olmayacağına dair bir his vardı. Bu sefer galiba sıçmıştım.Bu toplantı odasına her girişimde neden başıma birşeyler geliyordu ki!
Tüm sahteliğimi kullanarak suratımı toparladım "Ben de bu kendini beğenmiş kim diyordum?" lafımı sokamanın verdiği rahatlıkla biraz sırıttım "Tabi ki sensin! Şehrin tüm egoizmini tek başına üstlenmiştin değil mi?" ciddi bir soru sormuşum gibi suratına bakınca bir an afallasa da sonra kahkaha attı. Takım elbisesinin önündeki düğmeyi açıp ellerini cebine soktu "Tam da Beatrisa vari bir karşılama." dediğim onca şeye elbette alınmamıştı. Bu onun huyuydu ve bundan nefret ediyordum. Gerçek anlamda damarına basmazsanız ettiğini hiçbir hakarete aldırmıyordu. "Tam da Agustin vari bir giriş."dedim taklit ederek ama o kıkırdayınca sinirlendim.
Kendisinin kim olduğuna gelirsek ilkokul ve lise hayatımız beraber geçmişti. İlkokulda iyi arkadaşlar olsak da lise de benimle sevgili olmak istemiş ve ben kabul etmemiştim. O da benden sonsuza dek falan nefret etmiş ama her fırsatta bunu yeniden dile getirmişti. Sanırım hayır'ı cevap olarak kabul etmiyordu.
Sonra lise sonda benim açımdan ağır şeyler yaşanmıştı.
Bildiğiniz klişeydi yani.Ancak hayatımın bu evresinde karşıma çıkmasını beklemiyordum. Evliydim yahu!
Babasının çok çok zengin olduğunu söylememe gerek var mıydı? Neyse aşikar olan şu ki işler ona geçmiş gibiydi. Turizm üzerine işlerle uğraşıyorlardı babası ve babam iyi arkadaşlardı ve daha önce babası sayesinde birçok iş almıştık.
Babası ile aramız hep iyiydi ama oğlu için aynı şeyi söyleyemezdim."Yeni bir ev aldım senin yapmanı istiyorum." sesini tekrar canlandırdığında kafamdaki düşünceler bulut gibi dağıldı. Pekâla o istiyordu ama ben istemiyordum. O herifin etrafımda olmasına katlanamıyordum.
Derin bir nefes alıp adımlarımı ondan uzağa attım. Kaşları alayla havalandı. "Eski günleri yad edeceğimizden mi korkuyorsun Tris?" deyince sinirle tırnaklarımı elime geçirdim.Derin bir nefes alıp hızlıca düşünmeye başladım. Neymar'a parayı ödeyecektim ve bu kasamızdan büyük miktarda azalma anlamına geliyordu. Bu işle biraz olsun azalmayı kapatabilirdim. Üstelik anlaşma çoktan imzalanmıştı ve eğer şimdi iptal ettirmeye kalksam tazminat ödemek zorunda da kalırdık.
Ayakkabılarından adım seslerini duyunca ona döndüm ve üstüme gelen adımlarına sanki durdurabilirmişim gibi delercesine baktım. Buradan çıkmalıydım.
O bana ulaşmadan kapıya masanın etrafından dolanarak gittim ve odayı terk ettim. Adımlarım bağımsızca Nate'e yöneldi ve odasına pat diye daldım. Şaşkın bakışları beni bulunca masanın etrafından dolandım ve ayağa kalkan ağabeyimin beline kollarımı dolayıp kafamı gögsüne yasladım.
Siktir ağlamak üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUZZLE (Neymar Jr)
FanfictionBirbirine benzemeyen yapboz parçaları gibiydik, bizi zorla birbirimize uydurmaya çalışıyorlardı.