Merhabalar, uzun upuzun bir ara biliyorum. Ama diyecek bir şeyimde yok açıkçası. Hayat. Yorumlarınızı görüyorum ve çoook teşekkür ediyorum. Elimden geldiği kadar çok yazacağım söz. Yazım hatalarım için özür dilerim. İyi okumalar.
Uyandığımda karnımda ve başımda felaket bir ağrı vardı. Belki de uyanma sebebim buydu bilmiyorum, aralanan gözlerimi etrafta gezdirdim ve hala gece olduğunu gördüm. Gögüsümde kocaman bir acıyla gözlerim doldu tekrar. Bütün vücudum amansızca acıyordu. Yaptığım şey, yapmak zorunda bırakıldığım şey canıma okuyordu. Belki de bütün hayatım boyunca okuyacaktı. Affedilsem bile kendimi nasıl affedeceğim konusunda bir fikrim yoktu.
Bunu nasıl Neymar'a söylerdim? Ya ben söylemeden öğrenirse? Beni bir daha asla affetmezse?
Panik bütün bedenimi ele geçirdi ve titremeye başladım. Derin bir hıçkırık boğazımda yumru olarak kaldı ve yatakta cenin pozisyonunda yaşlar gözümden akmaya başladı bir kere daha. Bu sefer gerçekten boku yemiştim.
- - - - -
Bir kez daha uyandığımda bu sefer aydınlıktı. Telefonum çalıyordu ve ekrana henüz bakmasam da kim olduğunu biliyordum. Güzel elalarını aralar aralamaz aklına ilk ben gelmiştim. Korkuyordu, tek başıma burada başıma bir şey geleceğinden korkuyordu ancak benim başıma gelen en kötü şeyin yine ben olduğuma dair bir fikri yoktu. Dün olduğu gibi onu endişelendirmemek için telefona uzandım ve aramayı cevapladım. "Günaydın güzelim." tatlı uykulu sesi telefonda canlanınca dudaklarım titredi. Ah! Hala ağlayabilmeme gerçekten şaşırıyordum. "Günaydın." dedim kısılan sesimle ve bacaklarımı açınca dün geceden beri aynı pozisyonda olduğumu fark ettim. Gerinerek kendimi diğer tarafa attım ve Junior'un bütün gece gözyaşlarımla ıslanan yastığını bu kez kucağıma aldım. "Senin için geç bir saat değil mi? Hala uyuyorsun." deyice acı çeken bir gülümseme dudaklarımda yerini aldı. İki gün öncesini düşündüm. Sabah yataktaki kalkmamak için verdiğimiz savaşları ve sıcak kollarının beni sarıp sarmalayışını. "Hasta gibiyim." diyerek kısa kestim ve telefonu kulaklarımdan uzaklaştırıp saate baktım. Normalde gerçekten bu saatte kahvaltıda olurdum. Telefonun diğer ucundan inanmayan bir ses tonuyla "Birilerini göndermemi ister misin? Hastaneye gidin, ağabeyini ben ararım." dedi. Ağlamaktan şişen gözlerim aralandı biraz ve doğruldum. "Yoo gerek yok." diye geveledim. "O kadar ağır değilim birkaç bitki çayı içerim bugün." deyip yataktan çıktım.
Telefon birden suratıma kapanana kadar iyi idare ettiğimi sanmıştım şu hastayım yalanına kadar sonra telefonum çalmaya başladı ekrandan video araması vardı. Mecburen aramayı cevapladım. Gözlerim şiş ve aynı zamanda kan çanağı gibiydi, saçlarım darmadağın, burnum tıkanmış ve üstümde bir tişört parçası vardı. O tişört parçası da Junior'a aitti. "Bana yalan söylemenden nefret ediyorum Tris." diye söylenince dikkatim tekrar ekrandaki görüntüsüne yoğunlaştı. "Sana yalan söylemekten nefret ediyorum." diye cevapladım ve gözlerim yine doldu. Elimdeki telefonu kıyafet odasında sabit bir yere koyup dolaptan iş için bir şeyler seçmeye başladım. Çok seçici ve özenli değildim elime gelen ilk siyah pantolon ile bluzu alıp giymeye başladım. Telefondaki Junior ise sessizce beni izledi. Sonunda giyinince telefona ilerleyip elime aldım. İfadesiz suratıma duygu dolu bakması mideme yumruk atıyorlarmış gibi hissetmeme neden oluyordu. "Bana yalan söylemek zorunda değilsin. Çünkü hiçbir doğru yüzünden seni sevmekten vazgeçmeyeceğim." Sözleriyle yaşlar gözümden dökülmeye başladı. Vücudumdaki tüm suyu tüketmiş olmalıyım diye düşünüyordum oysa ki. Kafamı iki sana sallayıp acı bir tebessümü misafir ettim suratımda. "Bu doğru benden tiksinmene bile neden olabilir." deyip tepkisini görmek için kendime fırsat vermeden telefonu kapattım.
Öyle yada böyle öğrenecekti ve benden nefret edecekti, kim bilir belki benden ayrılacaktı. Eğer ayrılacaksa bile en çabuk şekilde olmalıydı çünkü ona yaşattığım şey zaten çok kötüydü bir de sakladığım için benden tiksinmesine gerek yoktu.
Hızlıca makyajımı ve saçımı yapıp eşyalarımı topladım ve kahvaltıya kalmadan evden çıktım kapıda Junior'ın bıraktığı arabanın kapısı şoför tarafından benim için açıldı. Kısa bir teşekkürle yerleşip tabletimi elime aldım ve kaçırdığım işleri toparlamak adına bakındım. Şirketin önünde indiğimde şoför aynı zamanda güvenlik içeriye kadar benimle girdi ve sinirlerimi bozdu asansöre ulaşınca zorla onu geri döndürdüm ve kendi katıma ulaşıp odama çekildim. Yaydığım gerilimden ötürü Gemma bile rapor vermek için yanıma yanaşamamıştı. Masamı düzenleyip bilgisayarımdan işlerin takibini yaptım ve gerekli işlemleri listeleyip çalışmaya başladım.
- - - - - - - - - - - -
Kapım tıklatıldığında önümdeki cetvele o kadar yoğunlaşmıştım ki irkildim. Kafamı çevirdiğimde Gemma'yı gördüm. Ürkek adımlarla içeri girdi ve "Beatrisa sizi görmek isteyen biri var. Ayrıca iki saat sonra doktor kontrolünüz var." deyince elimi şak diye alnıma yapıştırdım. Jinekologum ile randevum vardı ve hayatımdaki çoğu şey gibi bunu da unutmuştum. İğne zamanım gelmişti. Onu bir kenara bırakarak ziyaretçiyi içeri göndermesini söyleyip elimdeki cetveli ve çizim kalemini bırakıp masama ilerledim. Telefonum gözüme çarpınca ekranda hiç bildirim olmaması beni şaşırttı çünkü Junior bir mesaj bile atmamıştı. Belki de benden tiksinmeye başlamıştı bile. Gelen adım sesleriyle karşımdaki Antonella'yla göz göze geldim. Bir gülümseme dudaklarımda yerini aldı. Junior benden tiksinmeye başlamamıştı ancak beni rahat bırakmak istediği belliydi. Bu yüzden Antonella'yı göndermişti. Kollarımı gererek ona ilerledim ve sıkıca sarıldım. Sevilen bir insandım ama hala sevgiye muhtaçtım. Junior yanımda olmadığı her saniye sevgiye muhtaçtım.
----------------
Uzun uzun Antonella ile dertleşsem de ona ne yaptığımdan bahsedememiştim. Bahsedemezdim sesli bir şekilde kendime bile söylemeye cesaretim yoktu. Dışarıdan sadece bir öpücük gibi görünebilirdi yada tamam işte kendini kurtarmak için yaptın ne var yani de denebilirdi ancak ben evliydim. Ben Junior ile evliydim, aynı şeyi o yapsa ben onu nasıl affederdim bilmiyorum. İkimizde haddinden fazla sahiplenen ve kıskanan insanlardık. Doktoruma uğrayıp aylık doğum kontrol iğnemi yaptırdım ve geç kaldığım için fırçamı yedim. Son günlerde kendimde değildim ki doktor randevumu hatırlayayım. Telefonumu bir kez daha kontrol edip hastanenin önünde beni bekleyen arabaya bindim. Hiçbir belirti yoktu arayıp aramamak arasında kalmıştım bunun yerine galerime girdim ve Junior ile olan fotoğraflarımıza bakmaya başladım. Gözlerim dolmaya henüz başlamışken radyodaki şarkı beni tam anlamıyla ağlattı. Arabada onunla sürekli söylediğimiz şarkı. Junior'ımı özlemiştim. Deli gibi özlemiştim. Esmer, sıcak kollarını, sıcak dudaklarını özlemiştim. Hiçbir şey yapmasa bile yanımda olmasını özlemiştim.
Evin önünde durunca dışarıya göz attım ve yağmurun başladığını o zaman fark ettim. Eşyalarımı toparlayıp anahtarla eve girdim. Mare'nin evde olacağını düşünmüştüm ama saate gözüm ilişince geç olduğunu gördüm. Mutfağa geçip ocaktaki yemeklere dokunmadan kahve makinasına ilerledim ve bir fincan kahve kaptım. Dün akşamdan beri yediğim bir öğün yoktu sadece kahve içmiştim ve Antonella ile gizli gizli bir dal sigara. En son üniversitede içmiştim ve belli ki tadını özlememiştim. İki nefes sonra geri vermiştim. Bahçe kapısına çıkıp kahvemi aldım ve yağmurun sesini dinleyip kokusunu içime çekerden kahvemi yudumladım. Soğuk bedenimi iyice titretmişti. Aklımda geçen gün ve Junior'a ne söyleyeceğim dönüp duruyordu.
Vücudumdan bir ürperti geçince pencereyi kapatıp elimdeki kahveyi sehpaya bıraktım. Çantalarımı elime alıp halsizce yukarı adımladım ve çizim çantamı çalışma odasına bıraktım birazdan orada çalışmak gibi bir planım vardı. Umarım sıcak yatak daha cazip gelmezdi. Odaya girer girmez elimdeki çanta yere gürültüyle düştü. Yatakta uzanan esmer ten birden irkilerek uyandı ve benimle göz göze gelince rahatlayarak omuzlarını düşürdü. O rahatlamıştı am ben gergindim. Şimdi hemen onunla konuşacağımı tahmin edememiştim. Çıplak ayaklarını zeminle buluşturup bana doğru adımladı. Güzel kokusu ondan önce bana ulaşınca alt dudaklarım titremeye başladı ama yanaklarımın içini ısırdım. "Bende seni gördüğüme sevindim sevgilim." deyip kollarını belime sardı ve sıkıca kendine çekip sarıldı. Kollarım istemsizce sırtına dolandı ve burnum o güzel kokunun kaynağına yaklaştı.
Ne yapacaktım. Bu sefer özlem bile bu hissin önüne geçememişti. Korku. Ne yapacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUZZLE (Neymar Jr)
FanfictionBirbirine benzemeyen yapboz parçaları gibiydik, bizi zorla birbirimize uydurmaya çalışıyorlardı.