5. BÖLÜM - İHTİYAR MENDEBUR

21K 1.4K 21
                                    


“Ben sana yatak odamın kapısını açtım, yüreğimin değil.”

Telefonu kapatır kapatmaz aşağı koşan Arzu, masada oturanlara tek tek sarılıp, öptü.
“Kiminle konuşuyordun kızım ya, telefonda bir saat?” diye sordu Hakan.
“Nefes’le.”
Ağzına çorbayı götüren Aslan duyduğu isimle başını hareket ettirmeden sadece gözlerini kaldırarak kıza baktı.
“Öyle mi nasılmış?” Aslan Hakan’ın merakına anlamsız öfkelenmişti.
“İyi, yeni işe başlamış.”
“Ya ne işi?”
“İhtiyar, huysuz ve dur ne demişti bir de hıh mendebur bir adama bakıcılık yapacakmış”
Aslan duydukları ile ağzındaki tüm çorbayı neredeyse püskürtecekti. Öksürürken peçete ile ağzını da bir yandan siliyordu.
“İyi misin Aslan abi?”
“İyiyim. Sorun yok. Acı genzime kaçtı.”
“Hım.”
‘İhtiyar, mendebur ve huysuz ha?’ Ne yani onu yaşlı mı buluyordu? Tamam belli ki Arzu’nun yaşlarındaydı. Ama o da o kadar yaşlı değildi.
“Kahvaltıya otursana.”
“Yok, on beş dakikaya Nefes gelir. Onunla yaparım.”
Aslan birden kendine hakim olamayarak “Nefes mi?” diye sordu.
Arzu da “He Nefes Aslan abicim. Bugün izin günüymüş, bende çağırdım.” Dedi sırıtarak. “Avm’de tanışmıştınız. Yabancı değil.”
Aslan başını salladı.
Yaklaşık on beş dakika sonra kapı çaldı ve Nefes gülerek içeri girdi. Ama gördüğü kişi ile midesi karıncalandı.
“Şey ben teksin sanıyordum.” Dedi Arzu’ya sarılarak.
“Aaa bir kuzenim var, hadi gir. Yabancı yok.” İçeri itekledi onu.
Nefes herkesin elini tek tek sıktı. Aslan’a sıra gelince bedeninin kasıldığını hissetti. Ne yapıyordu bu adam ona böyle? Birine karşı hem bu kadar cesur, hem de bu kadar korkak nasıl olabiliyordu.
Masadaki tek boş yer olan Aslan’ın yanına oturdu.
Onu incelerken kendinden, düşüncelerinden utandı. Önce ellerine baktı. Bakımlı, parlayan ellerine... Akşam kimbilir bu eller onun nelerinde dolanacaktı. Sonra kaslı kollarına baktı, siyah tişörtünden belli olan gerilen kaslarına, biçimli bacaklarına, dudaklarına kaydı gözü. Bu dudaklar onu öpmüştü...
“Bence incelemeni geceye bırak. Fark edecekler.”
Nefes birden önüne döndü. Çok utanmıştı. Acaba başka kimse fark etmiş miydi? Masadakilere bakınca bir tek Arzu’nun ona pis pis sırıttığını gördü. Eyvah, şimdi ayvayı yemişti. Bu kızın dilinden kurtulamazdı.
“Neden buraya geleceğini söylemedin?” diye fısıldadı adam.
“Pazarları izin günüm.”
“Olsun. Yine de bir yere gideceğin zaman haber vermelisin.”
“Baş üstüne.”
Kahvaltı bittiğinde dışarı bahçeye çıktılar. Arzu Nefes’i salıncağa çekiştirdi.
“Ne oluyor Arzu ya?” diye söylendi.
“Asıl sana ne oluyor? Aslan’a nasıl baktığını gördüm. Onu beğeniyorsun?” dedi sırıtarak.
Nefes gözlerini pörtletti. “Hayır canım, ne münasebet. Yok öyle bir şey. Sadece değişik biri.”
“Aslan’ı beğenmiyorsun yani? Yakışıklı değil öyle mi?”
“Şey ben o anlamda demedim. Yani hoş ama Allah sahibine bağışlasın canım banane. Hem elbet bir sevgilisi vardır.”
“Aslan’ın mı? Onun sevgilisi olmaz.”
“Nasıl yani?”
“Ne bileyim. Dediğin gibi değişik. Sevgilisinin olduğunu hiç görmedim.”
O sırada Hakan ile Aslan da yanlarına geldi.
“Hayırlı olsun, ihtiyar, mendebur ve huysuz birine bakıcılık yapacakmışsın. Arzu söyledi.” Aslan yaslandığı salıncak direğinden kıza bakıp, konuşuyordu.
“İyi halt etti.” Diye ağzında geveledi Nefes. “Şey, evet. Yani şey...” dudaklarını ısırdı.
Aslan kızın ısırdığı dudaklarına odaklandı. ‘Lanet olsun ne diye dudaklarını dişliyor ki şimdi?’ cebinden telefonunu çıkararak, yanlarından uzaklaştı ve telefonunun mesaj kısmına girdi. Hiç de sevmezdi mesaj çekmeyi.
A:”Tam on dakika sonra kalk.”
N:”Emrin olur.”
A:”Şakam yok.”
N:”Ya daha akşama kadar vaktim yok mu?”
A:”Bugün alışveriş yapılacak. Unutmuşum. Akşam penye pijamalarla gelmeyeceksin her halde yanıma. Ayrıca ben evdeyken de kotlarla dolaşamazsın.”
Nefes “Edepsiz.” Diye homurdanarak telefonu cebine koydu. Aslan ise gülümseyerek yanlarına doğru yürüdü.
“Ne oldu?” Arzu Nefes’in homurdanmasını duymuştu.
“Ya benim sevimsiz ihtiyar. Erken gel de yemek yap, demiş. Ben kalkayım.” Dedi Aslan’ın gözüne bakarak.
“Yaa, hakikaten huysuzmuş.”
Aslan Nefes’e bakarken tek kaşını kaldırdı. Bu ‘Akşam görürsün’ demekti. Anladı. Maşallah ona, çok zekiydi.
“Bak ne diyeceğim. Haftaya bir şeyler yapalım mı?”
“Ne gibi?”
“Ya avm’ye gideriz. Ne bileyim gezeriz.”
Aslan’a baktı. Gözleri ile ‘olur’ dedi.
“Tamam haftaya görüşürüz.”
“Bende gidiyorum, seni bırakayım.”
Başını salladı. İşte başlıyorlardı. Acaba eve gider gitmez mi yaparlardı? Yoksa geceyi mi beklerlerdi?

SON NEFES - Son Serisi I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin