17.BÖLÜM - KARŞILAŞMA 2

21.7K 1.4K 46
                                    

"Seni uyurken izliyordum hep, şuan ki gibi bir yastığa sarılıp uyuyordun. Yemek yerken dudaklarını çok yalıyorsun. Ben seni ezberlemişim, yeni fark ediyorum. Ne ara bu kadar ezberimde kaldığını bilmiyorum inan. Sence bu ne?"

"Sakın yaklaşma Aslan, çığlık atarım."
Aslan dudağını yana kıvırdı, "Saçmalama tabi ki öyle bir şey yapmazsın."
"Yaparım. Senin karşında o salak küçük kız yok artık."
"Farkındayım." Dedi bedenini baştan aşağı süzerken.
Nefes bir an kendini çırılçıplak hissetti.
"Bakmasana öyle."
"Nasıl?" dedi duvara yaslanıp, ellerini göğsünde birleştirerek.
"Böyle, şey şey."
"Nasıl nasıl?"
"Seksi..." dedi kısık sesle. Kendi bile zor duymasına rağmen, Aslan net bir şekilde duydu ve kahkaha attı.
"Ne istiyorsun benden?" dedi Nefes, adamın kahkahasıyla öfkesi yerine geldi, çok şükür.
"Seni..." sesi sakindi.
"Çok basit diyorsun, oyun belli 'iste ve al.' De mi Aslan Atabey."
"Hayır, bu sefer zorlayacağını biliyorum." Yaslandığı duvardan kendini ittirip kızın yanına geldi. "Bu sefer canıma okuyacağını da biliyorum."
"İyi boşuna zahmet etmezsin o zaman."
Adam gülümsedi. "Ama sonunda benim olacağını da biliyorum."
"Bunca yıl arayıp, sormamana rağmen bu ne rahatlık Aslan bey? Bu ne cesaret, bu ne? Bu ne saçmalık?"
"Haklısın, ama korkuyordum. Ben hala korkuyorum Nefes." Yatağa oturdu ve başını ellerinin arasına aldı. Sonra bakışlarını Nefes'e yönlendirdi. "Alışamadım. Ben baba olmaya hazır değildim. En kötüsü de ona anlatacağımız romantik bir hikayemiz bile yok. Ben o yüzden hayatınızdan uzak durmak istedim. Ama şimdi anladım ki istediğim bu değilmiş."
"İstemedin gelmedin, şimdi istiyorsun ve geldin. Öyle mi o kadar basit mi?" dedi Nefes öfkeyle ellerini açarak.
"Hayır tabi ki o kadar basit değil. Bak ben kendimi savunmuyorum. Süründür süründürebildiğin kadar. İstediğini çektir."
"İstediğim ne biliyor musun Aslan Atabey, bizden uzak durman."
"Yapamam artık." Dedi çaresizce. Sesi öyle çaresiz çıkmıştı ki, bir an -sadece bir an- ona acımıştı. Hemen kendini topladı.
"Bugüne kadar nasıl yaptıysan bundan sonra da yaparsın. Zaten bizde iki hafta sonra döneceğiz."
"Bırakmam."
"Senden izin alan yok." Deyip, adamı itekleyip aşağı indi.
Bahçeye çıktığında herkes ona manidar baksa da aldırmamaya çalıştı. Ardından Aslan da bahçeye indi. Masada oturma düzeni oluşmuştu. Boş kalan iki sandalyede mecbur yan yana oturdular.
Servisleri yapan babası, Nefes'in tabağını etle dolduruyordu ki Nefes hemen araya girdi.
"Yok yeter Fevzi amca, zaten kilo aldım bu aralar." Derken, Aslan gülmeye başladı.
Ters ters Aslan'a bakan Nefes, homurdanarak yemeğine yöneldi.
"Sen bakma bizim haytaya. Kendi önce kendine baksın."
'Neyine baksın ayol, herif gayet fit.' Diye geçirdi içinden.
O sırada Arzu da lafa girdi. "Bence Nefesçim gayet hoşsun. Bakma sen Abdullah amcaya."
Arzu'nun dediği şeyi bir tek Nefes anlamıştı. Aslan'ı yaşlı bir huysuz olarak tanıttığı yıllarda adını sormuş, Nefes de Abdullah demişti.
"Abdullah kim?" dedi Aslan Nefes'e eğilip.
"4 yıl önce Yanında çalıştığım huysuz, mendebur ihtiyar işte." Dedi gülerek.
Aslan 'çok komik' der gibi baktı. "Sensin Abdullah." Diye çemkirdi.
Aslan ise bütün yemek Gökdeniz'e bakıp, gülümsedi. Bu onun oğlu muydu şimdi? Her şeyini annesinden almıştı. Koca gözlerini, dolgun dudaklarını, saç rengini. Çok güzel bir çocuktu.
Yemeğini bitirip, ağzını sildi.
"Küçük aslan gel bakalım benimle. Sana göstermem gereken şeyler var." Deyip, elinden tutup, arabasına götürdü oğlunu Aslan.
Gökdeniz adamın arabasını görünce ıslağa benzer sesler çıkardı.
"Aslan bu ayaba senin mi?"
"Evet, binmek ister misin?"
"Tabi ki."
"Tamam. Yarın anneyi kandır, üçümüz gezeriz. Olur mu?"
"Oluy. O iş bende." Dedi elini göğsüne vurarak.
Aslan bagajı açtı ve oyuncakları çıkardı.
"Tam olarak hangi oyuncaklardan hoşlandığını bilemedim. Ama ben arabalara bayılırım. Sana da bir kaç tane sevebileceğin araba aldım ve bir kaç oyuncak daha. Yarın da gider senin zevkine göre alırız."
"Ayabalayı seveyim ben."
"Neyse ki zevkini bana benzetebilmişim." Diye mırıldandı.
Oyuncakları alıp, tekrar arka bahçeye geçtiler. Bahçede bir süre Gökdeniz, Hakan, Halil, Aslan, Güney ve Fevzi bey arabalarla oynadılar.
Yemekten sonra herkes dağıldı. Aslan'ın gitmediğini gören Nevin hanım gülümsedi. Sonra hemen ciddileşerek, "Aslan oğlum, Nefes ve Güney yorulmuştur. Sen de git istersen."
"Komik misin sen? Ben pek gülemiyorum da. Hayatta gitmem." Diye fısıldadı annesine.
"Oğlum kalacak oda yok. Senin odanda Nefes ile Gökdeniz kalıyor. Misafir odasında da Güney kalıyor." Diye aynı şekilde karşılık verdi.
"Ben de oğlumla ve Nefes'le kalacağım zaten. Ayrı odaya gerek yok."
"Nefes'in bundan haberi var mı?"
"Yok, sürpriz yapacağım." Sonra iyice eğildi. "Bugün bitti 14 gün kaldı anne. İstersen bir yardım et."
Kadın ofladı. "Nedir benim senden çektiğim? İyi, söyle ne yapayım?"
"Gökdeniz'i yanında yatırsana bu gece?"
"Ya sinirlenir giderse?"
"Söz öyle bir şey olmayacak."
"Peki." Sonra oğlunun yanından uzaklaşarak içeri girdi. Oturma odasında kucağında uyuttuğu oğlunun saçını okşayarak Güney ve Fevzi beyle sohbet eden kıza gülümsedi.
"Nefesçim, senden bir ricam olacak?" dedi gülümsemeye çalışarak.
"Tabi, yapabileceğim bir şeyse..."
"Gökdeniz yanımızda uyuyabilir mi bu gece?"
"Tabi, tabi ki uyuyabilir."
"O zaman alayım onu kucağından." Sonra Hatice hanıma seslendi. "Hatice sende Güney'e yatacağı odayı gösterir misin? Fevzi bizde yatalım. Nefes sen de Aslan'ın odasında yatarsın. Aslan da oturma odasında yatacak."
"Aslan burada mı kalacak?" istem dışı sert çıkmıştı sesi.
"Şey evet, oğluyla vakit geçirecekmiş."
O sırada bahçe kapısından içeri genç adam girdi. Nefes adama bakarak sözlerini sürdürdü.
"Sabahları gelsin görsün. Uyuyor zaten şimdi."
"Herkese iyi geceler." Deyip, Gökdeniz'i de kucağına alıp, aradan sıvıştı Nevin hanım.
Nefes de sinirle yukarı odasına çıktı.

SON NEFES - Son Serisi I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin