22.BÖLÜM - AİLE SEVGİSİ

16.2K 1.2K 30
                                    

Bu hafta istek üzerine ikişer bölüm gelecek. Biri bu akşam biri Cuma günü :) keyifli okumalar.

Benim zaten bir ailem var. Fazlasına ihtiyacım yok.”

“Babamız, derken? Neden bahsettiğiniz anlamadım Rıfat bey.”
Adam tamamıyla adam döndü ve onunla aynı renk olan gözlerini adama dikti.
“Bu nasıl söylenir ya da nasıl anlatılır bilmiyorum. Biz de tesadüfen öğrendik. Öncelikle şunu bil ki, buraya geldiğimden kimsenin haberi yok. Babam... Yıllar önce annenle Van’dan İstanbul’a bir iş için geldiğinde tanışmış. Annen o zamanlar babamın ortak olduğu şirkette çalışıyormuş. Sekretermiş.”
Bu cümleyi duyan Aslan kas katı kesilmişti. Nefes ise hemen elini tuttu ve onu sakinleştirmeyi umdu. Ama imkansız gibiydi.
Rıfat devam etti. “Annenle samimiyetleri artmış ve bir sonraki gelişlerinde birkaç gece birlikte olmuşlar. Sonra annen hamile kalmış. Babam aldırmasını ve birdaha onu aramamasını söylemiş. Sonra da işine son vermiş. O zamanlar yaptığı hatanın şimdi cezasını çekiyor. Annem çok öfkeli... Kardeşlerim de öyle.” bir an sustu ve derin nefes aldı. “Ama ben seni merak ettim.”
Aslan’ın yüzü ifadesizdi. İfadesiz, soğuk ve sert...
“Benim zaten bir ailem var. Fazlasına ihtiyacım yok. Buraya gelme nedenini de anlamış değilim.”
“Küçük kız kardeşim... Ölüyor. Hiçbirimizin iliği uyuşmadı.”
Aslan alayla güldü. Ama Nefes adamın dediklerine odaklanmıştı.
“Aslan abi, biliyorum. İstediğim çok saçma. Ama-“
“Asla! Dediğim gibi benim bir ailem var. Bir annem, bir babam, eşim, oğlum ve kaynım. Başka kimsem yok.”
“En azından düşünemez misin?”
“Hayır.” Dedi sertçe ayağa kalkarak. Adamdan bakışlarını çekmeden, Hatice hanıma seslendi. “Hatice abla, Gökdeniz’i hazırla. Çıkmamız lazım.”
Nefes ise donup kalmıştı. Adamı çok iyi anlıyordu. Zamanın da o da kardeşi için her şeyini feda etmişti. Gururunu, masumluğunu, kalbini ve hayatını...
Pişman değildi, hele de geldikleri noktayı düşündükçe şükrediyordu. Aslan’la konuşmalı, ikna etmeliydi. En azından test yaptırmalı, uyuşup, uyuşmadığına bakmalıydı.
“Kaç yaşında?” diye sordu Nefes adama bakarak.
Aslan öfke ile kıza döndü. Rıfat ise sesli bir nefes alıp “14” dedi sadece.
Nefes gözlerini kapatıp, açtı. Çok gençti.

Eve geldiklerinde Nefes biraz oğlu ile zaman geçirdi. Aslan ise çatı katında, ikisine hazırlanan özel odadaydı.
“Uykum geldi anne.” Dedi Gökdeniz gözlerini ovuşturarak.
“Tamam, sütünü getiriyorum. Pijamaların yatağın üstünde. Ben gelene kadar sen giyin.”
“Tamam ana kraliçe.” Diye bağırıp, boynuna sarıldı.
Nefes oğlunun sütünü çıkardı. İçirip, gece lambasını yaktı ve yanaklarını sulu bir şekilde öptü. Odadan çıkıp, kapıyı kapattı. Merdivenlere baktı. Kararsızdı. Yanına gitmeli miydi? Yoksa beklemeli miydi?
Bir süre öyleye bekledi ve çıkmaktan yana karar verdi. Yavaş adımlarla yukarı çıktı. Kapıyı itti ve içeri sessizce süzüldü. Pencerenin karşısındaki koca yatağın ucunda oturan adamın yanına gitti ve sessizce oturdu.
Bir süre o da yıldızları izledi. Sessizliği bozan Aslan oldu.
“Annem bir fahişeydi. Bunu değiştiremezdim. Ama babam... Babam gözümde hep başkaydı. Beni terk ettiğini hiç düşünmedim Nefes. O beni seven, beni koruyan biri olarak var oldu hayatımda. Hep farklı farklı hayal ettim. Annem ondan kaçırdı beni, hamile olduğundan haberi yoktur belki dedim. Annem bana hiçbir şey anlatmazdı. Öldüğünü düşündüm. Ama beni istemediğini hiç düşünmedim. Şimdi gelmişler kızları için benden çaldıkları hayatı istiyorlar.”
O an Nefes araya girdi. “Söz konusu canından bir parça ise, o an neyin yanlış neyin doğru olduğunu düşünemiyorsun Aslan. Bunu en iyi sen ve ben biliyoruz. O an sadece onu düşünüyorsun.”
“Sen benden ya da başkasından bir hayat çalmadın Nefes.” Dedi öfke ile. Onlarla kendini aynı kefeye koyması onu sinirlendirmişti.
“Evet ama-“
“Aması yok.”
“Aslan sağlıklı düşünemiyorsun.”
Aslan derin bir nefes aldı ve karısına uzun uzun baktı. “O adam beni bırakmış Nefes. Şimdiye kadar aramamış, sormamış. İşi düşünce mi bir oğlu olduğu aklına gelmiş? Hem de ne için, kızı için? Bir çöp gibi annemle beni attı, şimdi kızının hayatı için de o çöpe muhtaç oldu.” Nefes ilk defa Aslan’ın gözünden akan bir yaşa şahit oldu. Onun için ne kadar zor olduğunun farkındaydı. Ama günahsız bir çocuğun hayatı söz konusuydu.
“Babanın haberi yokmuş Rıfat’ın geldiğinden, duymadın mı? Hem sen kötü biri değilsin Aslan. Küçük bir kızın hayatının bitmesini mi izleyeceksin?”
Aslan acı bir şekilde gülümsedi. “Ben mi kötü değilim? Kardeşinin hastalığını kullanıp, seni satın alan adam mı iyi Nefes?”
Nefes gözlerini yumdu. “Ben unuttum onu Aslan, sen de unut artık.” Sesi fısıltı gibi çıkmıştı.
Aslan birden ayağa kalkıp, bağırmaya başladı.
“Ama ben unutamıyorum. Seni satın alıp, masumluğunu çaldığımı, kırmızıdan nefret ederken seni o kırmızı odada defalarca becerdiğimi unutamıyorum Nefes. Ben kendimi affedemiyorum. Deniyorum, ama olmuyor. Sana verdiğim tüm bu mutluluklar yetmiyor. Seni istemediğin halde kaç defa zorladım.”
Nefes gözünden akan yaşları sildi. “Yeter!” diye bağırdı. “Şimdi konu biz miyiz Aslan? Madem kendini affedemiyorsun, benim de seni affettiğime inanmıyorsun, benim için karşılıksız bu iyiliği yap. Yarın o adamla gidelim, nereye diyorsa. Şu lanet testi yap ve o kızın hayatını kurtar.”
Aslan başını sağa eğip, inanamayan gözlerle baktı karısına. “Gerçekten o siktiğim adamın kızını kurtarmamı mı istiyorsun? Beni, annemi terk edip giden adamın? Üstelik annem belki de onun yüzünden beni sevmedi, saçımı okşamadı, bir gün olsun bana sevgiyle bakmadı, düştüğümde dizimi öpüp iyileştirmedi. Annem o adam yüzünden beni terk etti.” En sonun gürlemişti.
Nefes hıçkırarak ağlamaya başladı ve adama sarıldı. Kalbinin üstünü öptü.
“Ben seni iyileştiriyorum Aslan. Sen benimle iyileşiyorsun. Bak kalbinden öpüyorum, seni en çok acıtan yerini iyileştirmeye çalışıyorum. Senin beni iyileştirdiğin gibi. Yalan söylemeyeceğim Aslan, evet seninleyken kendimi sürekli satın alınan bir fahişe olarak hissettim, çoğu zaman bunu sadece hissettirmeyip, dile de getirdin. Ama sonra bana gülleri aldın, beni o karanlık anıların doldurduğu evden çıkarıp, buraya, yuvana yuvamıza getirdin. Aslan sen kötülüğünü beni sararak, severek yok ettin.”
“Ama sonra beni terk ettin.” Dedi adam aynı ses tonu ile.
“Ben sana kızgınlığımdan gitmedim Aslan. Ben kendime kızgındım. Utanıyordum. Annenin, babanın, Arzu’nun yüzüne artık bakamazdım. Hem olanlar eskide kaldı. Bak şimdi mutluyuz.” Başını kaldırıp adama baktı ve sözlerine devam etti. “Sen asıl o kızın ölümüne tanıklık edersen, kendini affedemeyeceksin. Aslan ileride çok pişman olacaksın. Bizim bir oğlumuz var. O her zaman babasını örnek almalı. Benim de kardeşim ölümle burun buruna geldi ve ben şuan o adamın çaresizliğini iliklerime kadar hissediyorum. Hem o kız aranızda belki de en günahsızı. Babanın günahını, gencecik bir kız canıyla mı ödeyecek? Belki de sen babanın canını yakmak istiyorsun ama bu şekilde olmaz. Bu adil değil.”
Aslan başını aşağı yukarı salladı. “Tamam.” Diyebildi sadece. Nefes başını göğsünden kaldırıp, adamın dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. “İşte benim kocam.” Dedi.
Aslan onu belinden tutup kendine çekti. Konuyu dağıtmaya ihtiyacı vardı. “Burası harika olmuş. Çok beğendim.”
Nefes’in gözü eski tarz olan büyük yatağa takıldı. “Bu yatak benim eski evimdeki yatağım. Eski ama çok seviyorum.”
“Imm, bi denemek lazım tabi.” Nefes’i uzun uzun öptü. Sonra sandık gözüne takıldı. “Bu ne çeyiz sandığın mı?” dedi gülerek.
Nefes’in gözlerindeki ateş onu da alevlendirdi.
“Sayılır. Bana güveniyor musun?” adam gülümsedi. Bu sefer karısı ondan güven bekliyordu.
“Tabi ki güveniyorum.”
Nefes adamı yatağa yatırdı ve “Bekle o zaman.” Diye fısıldadı.
Üzerindekileri yavaşça çıkardı. Aslan derin derin soluklar çekiyordu.
“Nefes, canıma mı kastın var?”
Nefes cık diye ses çıkardı ve Aslan’ın üstündekileri de çıkardı. “Oyun oynayacağız.”
“Galiba yaramaz bir oyun olacak.”
Nefes adamın kulağına yaklaştı. “Aynen kocacığım. Ama bu sefer kuralları ben koyacağım.”
Aslan başını yana yatırıp, kaşlarını kaldırdı. “Merakla bekliyorum.”
Adam da çırılçıplak kalınca yavaşça sandığa yürüdü. O yürürken, Aslan onun arkadan çıplak bedenini izliyordu. Paravanın arkasına gitti ve önceden oraya koyduğu siyah-beyaz ponponlu tavşan kostümüne benzeyen seksi kostümü giydi. Paravanın arkasından çıktığında, Aslan sesli bir şekilde yutkundu.
“Nefes!” diye inledi dişlerinin arasından.
Nefes sandığa yürüdü, yavaşça eğildi ve sandığı açtı. İçinden bir şeyler çıkarıp, tekrar adama döndü.
Aslan kadının elinde çevirdiği zarları ve diğer elinde salladığı beyaz ponponlu kelepçeleri görünce şaşkınca “Siktir!” diye bağırdı.
“Sen ciddi misin?” dedi kadına.
“Evet.” Dedi Nefes gayet cilveli bir sesle.
“Onlar kamasutra zarları mı?”
Nefes başını aşağı yukarı sallayıp, adamı onayladı ve büyük zarları adamın önüne attı.
“Ne çıktı?” diye sordu elindeki kelepçeyi sallayarak.
Adam kızdan bir an gözünü ayırdı ve yere baktı.
‘Has siktir!” dedi içinden ve kadına bakıp, şeytanca gülümsedi.
“Mutfağa iniyoruz bebeğim ve bugün çok farklı olacak her şey...” kızı kucaklayıp, aşağı indiler.

Ertesi sabah erken kalkmışlardı ve bavullarını hazırlamışlardı. Aslan kadına sarıldı.
“Gökdeniz’i de alalım. Şimdi anlamaz ve onu yine bırakıp, tatile gittiğimizi sanmasın.”
Nefes yanağına bir öpücük bırakıp, “Tamam aşkım. Hazırlıyorum onun da eşyalarını.”
“Ben telefon edeyim. Kartını bırakmış annemlere. Numarayı aldım.”
“Tamam.” Dedi Nefes ondan uzaklaşarak.

“Efendim.” Karşıdan gelen sesle Aslan boğazını temizledi.
“Aslan Atabey, neredesin?”
Rıfat duyduğu isimle gülümsedi. “Otelde, öğlen uçağı ile dönüyorum.”
“Uçak biletini iptal et. Şirketin jeti ile gideceğiz Van’a.”
“Yani gelecek misin?”
“Fikrimi değiştirmeden telefonu kapatsan iyi olur. Bunu karımın hatırı ve o kızın suçsuzluğu için yapıyorum. Saat ikide hazır ol.”
Telefonu kapattığında koltuğa çöktü. Başını ellerinin arasına aldı. Nefes kapı pervazına yaslanmış, onu izliyordu.
“Doğru olanı yapıyorsun, ne olur toparlan artık.”
Başını kaldırıp, mavilerini kıza dikti.
“İyiyim, sıkıntı yok.” Yerinden kalktı ve mutfağa doğru gitti.

SON NEFES - Son Serisi I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin