7. BÖLÜM - GURUR

20.5K 1.5K 6
                                    

“Sen Aslan Atabey, paranla bir tek bedenimi alabilirsin. Fazlasını istemediğini de zaten biliyorum. Yani dediğin gibi haddimi biliyorum.”

Aslan iki gün boyunca eve gitmemişti. Pencereden dışarıyı izleyen Nefes, dayanamayıp telefonu çıkardı ve Halil’in numarasını çevirdi.
Karşıdan gelen “Efendim Nefes Hanım?” sesi ile tedirgin oldu. Acaba kızar mıydı?
“Şey Halil abi, ben şeyi merak ettim. Yani iki gün önce o, öfke ile evden çıktı. Hala gelmedi. Ben ne yapacağımı bilemiyorum.”
Halil karşısındaki adama bakarak cevap verdi.
“Bu akşam gelecek. Bu aralar yoğundu biraz.”
“Anladım. Tamam, teşekkürler.” Deyip telefonu kapattı.
Aslan adama soru dolu gözlerle baktı.
“İki gündür eve gitmiyorsun. Haliyle merak etmiş.”
“Neyimi merak etmiş. Eşek kadar adamım. Ayrıca sen neden benim adıma karar veriyorsun.”
“Çünkü bu akşam gideceğini biliyorum.” Deyip, elindeki leblebiyi ağzına atıp, çıkışa gidecekken.
“Senin şu sekreter bana yazıyor. Haberin olsun.”
Adam güldü. “Bana da...” Halil arkasına baktı, Aslan başını salladı, “Hayır, onunla yatmadım. Tipim değil.” Dedi gülerek.
Halil kahkaha attı ve odadan çıktı.

Aslan gaza daha ne kadar kökleyeceğini düşünüyordu, ama yol bitmiyordu sanki. Eve vardığında hızla asansöre bindi ve kat şifresini girdi. Nefes asansörün açılması ile özlediği silueti gördü. Ona hızla yaklaşan adam, belinden tutup hızla kendine çekti ve öpmeye başladı. Kız da ellerini boynuna doladı. Adamın gömleğini hızla çıkardı. O sırada yarasını fark etti.
“Bu ne?” dedi.
Adam elini çekti kızın. “Orası yasaklı bölge. Dokunma.” Dedi kızı kucaklayıp, odaya çıktılar.
Bütün gece kızı uyutmayan adam sabaha karşı yanında uyuya kalan kızı izledi dakikalarca.
Ona kızgındı. Bu teklifi kabul ettiği için. Bir yandan da ilk erkeği olduğu için mutluydu. Kabul etmeseydi, başka bir erkeğin kadını olacaktı.
Neler düşünüyordu. Aklını yitirecekti. Yataktan kalktı ve üstündeki çarşafla kızı taşıdı, odasına götürüp yatağına bıraktı. Tam odadan çıkacakken, komodinin üzerindeki iki çerçeveye takıldı gözü.
Ne kadar içten, ne kadar güzel gülüyordu her iki resimde de...
Annesine benziyordu. Ama Nefes’in dudakları daha dolgundu. Uyuyan kadınına baktı, uyurken dudaklarını neden büzüyordu ki? Gülümsedi...
Yatakta kıpırdayınca üstü açıldı ve sanki bütün gece ona dokunan kendi değilmiş gibi tutkulu gözlerle onu izledi. Kendi haline acıdı ve bu duygudan nefret ederek odadan çıktı.

Sabah yatağında gülerek gerilen Nefes, birden etrafına baktı. O yoktu. Oysa uykuya daldığında yanındaydı. Uyanınca da yanında olacağını düşünmüştü. Sonra baş ucundaki çerçevelere baktı. “Günaydın ailem.” Dedi gülümseyerek. Yataktan kalktı ve duşunu aldı. Dolabı açıp, pembe önü kısa arkası biraz daha uzun bir elbiseyi üzerine giyindi. Onun evde olmayacağını düşünerek, şarkı söyleyerek indi aşağıya. Bir yandan da salınıyordu.
“Bakması ne zormuş ah o güzel yüzüne...
Toplamış yine bütün güneşi üstüne
Kamaşıyor gözlerim bebeğim...
Öyle gülmek olur mu gözünü seveyim?
Cennet dudaklarınmış öp de öleyim
Aşkmış adı nerden bileyim...
Böyle zulüm olur mu gözünü seveyim
Adımı sorsan söyleyemem yemin ederim...
Ah ellerim titriyor
Of bir ateş basıyor
Özlemek bu dokunmakla geç- Oo ooow!”
Birden mutfaktan elinde kahve ile çıkan adamın büyüsü ile kapıda kaldı. Altında sadece gri bir şort vardı. Saçları nemliydi. O da yeni kalkmıştı.
“Şey ben gittiğinizi düşündüm. Kusura bakmayın.”
“Gitmedim. Bugün toplantım yok. Evde çalışacağım. Bir kaç maile cevap vermem lazım sadece.” Aslan ise kızın söylediği şarkıda takılı kalmıştı.
Kız başını salladı. “Şey, ben bir şeyler atıştırıp, odama çıkarım. Rahatsız etmem sizi.”
“Sorun değil. Burada kalabilirsin. Seni seyretmek hoşuma gider.” Dedi bacaklarını göstererek. Kız kırmızıya dönen yanaklarını gizlemek için, mutfağa girdi. Kendine sandviç hazırladı. Meyve suyunu da doldurduktan sonra mutfaktaki tabureye çıktı. “Ne rahatsız bir sandalye bu öyle. Yani insan bunda da kahvaltı keyfi yapamaz ki. Anca yer kalkar.” Bir yandan da poposunu yerleştirmeye çalışıyordu.
“Kahvaltı keyfi yapacak kimsem yok burada. O yüzden pek kullanmıyordum.” Kapıdan giren adama yakalanmış olmanın verdiği mahcubiyetle başını öne eğip, sandviçini ısırdı.
Adam arkasından ona yaklaştı. Kızı alev almıştı. Sırtına değen ateş gibi bedenle elindeki sandviçi düşürecekti. Adam arkadan ellerini öne doğru uzattı ve sandviçi, omzundan öne doğru uzattığı  dudaklarına götürüp, kızın ısırdığı yerden ısırdı. Sonra kızın kulağına eğilip, “Çok lezzetliymiş.” Dedi. Bedenini taşıyamayan Nefes, sesini bulamıyordu. Zaten bedeni bu aralar başına buyruk yaşıyordu.
“İs-isterseniz siz-size de yapa-yapabilirim.” Neden salak gibi kekelemişti.
Adam birden çekildi. “Hayır. İstemiyorum.”  Dedi.
Nefes’in telefonuna gelen mesaj bildirim sesi ile ikisinin gözü telefonuna gitti. Nefes eline alıp mesajı açtı, bankadandı. -Aslan’ın ise kimden diye içi içini yiyordu.
Hesabına 200.000 TL. yatmıştı. Aklına geleni hemen sordu.
“Neden 200.000 TL. yatıyor?”
“Çünkü öyle talimat verdim.”
“Ama anlaşmadaki rakam bu değildi.”
“Çünkü anlaşma yapılırken senin masum olduğunu bilmiyordum.” Dedi acımasızca.
Kız elindeki sandviçi tabağa attı ve adama döndü.
“Ne yani bu para bekaretim için mi? Onun için mi arttı.”
“Öyle düşünme.”
“Nasıl düşünmemi bekliyorsunuz. Bir de teşekkür edin isterseniz.”
“Tarzım değil. Ayrıca neden alınıyorsun? Anlaşırken para alacağını biliyordun. Sürpriz olmadı değil mi? Para için buradasın. Sadece miktarı arttı. Ama amaç aynı.”
“Sen... sen... acımasızın tekisin. Ben kardeşimin hayatı için buradayım. O gece fenalaşmasaydı o anlaşmayı ölsem imzalamazdım.”
“Dün gece kollarımdayken de kardeşin için mi zevk alıyordun?”
Kız nereden geldiğini anlamadığı cesaretle elini kaldırıp, adamın yüzüne bütün gücü ile vurdu.
Aslan beklemediği bu hamle ile kızı arkasındaki buzdolabına yapıştırdı. “Bırak beni!” diye çırpındı kız.
“Seviş benimle, şimdi burada.” Dişlerini sıkıyordu. Sinirlenirken bir körük gibi hızla kalkıp inen kadının göğüsleri, adamı deli etmişti.
“Hayır istemiyorum.” Dedi kız gözyaşları içinde.
“Madde 2’yi hatırlatmama gerek var mı? İstediğim zaman, istediğim yerde...”
“Lütfen!” diye yalvardı.
“Birdaha bana o elini kaldırma. Haddini de yerini de bil ve unutma. Senden istediğimi, istediğim zaman alırım. İstediğimi de istediğim kadar veririm. Sen benim-“
“Tamam yeter. Anladım.” Diye bağırdı, sonra adamın yüzüne bakarak içindekileri bir bir saydı. “Sen Aslan Atabey, paranla bir tek bedenimi alabilirsin. Fazlasını istemediğini de zaten biliyorum. Yani dediğin gibi haddimi de yerimi de biliyorum.” Deyip, yanından ayrıldı. Koşar adım yukarı çıkarken adamın sesini duydu.
“Saat yedide odada ol!”
Aslan ise tamamlayamadığı cümlesini içinden tamamladı.
“SEN BENİMSİN... diyecektim...”

SON NEFES - Son Serisi I - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin