başlamadan önce 1 saniyenizi ayırıp yıldızı (🌟) parlatırsanız çok sevinirim...❤️
şarkı: castle of glass - linkin park
...
Gözlerimi çalan alarm ile açmıştım. Saat 7'yi gösterirken 12 saate yakın uyuduğumu fark etmiştim. Annemin bana seslenen sesini duymamla, yatakta gerindim. Bir iki tur yatakta döndükten sonra sıcacık yatağın çok cazip geldiğini fark etmiştim. Annemin sesini tekrar duymamla yataktan kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki yansımama baktım. Uyumaktan şişen gözlerime uzunca baktıktan sonra geri odama gittim.
Dün ki kavgadan sonra vücudum da hafif kırgınlık var gibiydi. Vücudum da hafif bir ağrı hakimdi. Önce biraz esneme hareketleri yaptım sonrada okul formamı aramaya başladım. Sandalyenin üstüne fırlatılmış olan okul kıyafetlerimi bulmamla alıp giymeye başladım.
Hazırlandıktan sonra aşağıya kahvaltı yapmak için indim. Kahvaltımı hızla yapıp, çantamı alarak kapının önüne çıktım. Bahçe kapısına yaslanarak servisimi beklemeye başladım.
Bulutlar, yağmur habercisiydi. Arkalarına saklanan güneşle oynadıkları saklambaca devam ediyorlardı. Ebe olan yağmur damlaları, yeryüzüne inip insanları sobeleyecekti. Sobelenen kimi insanlar, ıslanmanın verdiği huzurla adımlarını yavaşlatıp anın tadını çıkaracaktı kimileri ise ıslanmanın verdiği rahatsızlık ile adımlarını hızlandırıp, yağmur damlalarından kaçacaktı. Genellikle ikinci kısımda olan insan sayısı daha fazla oluyordu. İnsanlar küçük bir yağmur damlasına zaman ayıramayacak kadar meşgullerdi. Oysa doğadan daha önemli bir şey mi vardı? Doğa olmasa bizde olmazdık. Doğa bizim asıl evimizdi. Fakat insanlar doğaya sahip çıkacaklarına onu öldürüyordu. Her geçen gün doğayı katlediyorlardı. Sanayi içinde lüks otellerde, apartmanlarda, fabrikalarda yaşabileceklerini mi düşünüyorlar? Ağaç olmadan havanın; denizler, göller olmadan içilebilecek suyun nasıl olacağını düşünmüyorlar mı? Bunları yapanlar, belki de bunun en çok farkında olan insanlardı. Tüm bunları bildikleri halde niye yapıyorlar? Para... Tüm mesele paraydı. İnsanoğlu doyumsuzluğundan asla vazgeçmiyordu. Bencilliği yüzünden kendi çocuklarını torunlarını ve DOĞAyı düşünmeden paranın kölesi olmuş bir şekilde bir sürü canlıyı ölüme itiyorlardı. Peki, bu cinayet değil de ne? Sırf şimdiki zamanda işlemedikleri için mi suçsuzlar? Niye kimse geleceğin hesabını sormuyor? Geçmişte işlenen bir suç için dosya açılırken geleceğin suçları için niye dosya açılmıyor?
Düşüncelerim kafam da dönüp dururken korna sesiyle birlikte hepsi dağıldı. Gelen servise binip, her zaman ki yerime en arka koltuğa oturdum. Yaklaşık 15 dakika sonra okula gelen servisten indim. Servisten inmemle yanıma gelen Derinle beraber sınıfa doğru ilerledik. Derin ilk kez hiç konuşmadan yanımda yürüyordu. Bu kadar sessiz olması normal değildi ama şuan sessizlik en iyisiydi. Yanımızdan geçen Uzay'ı görmemle dün ki kavgadan hasarlı çıkanın bir ben olmadığımı fark ettim. Elmacık kemiğine doğru olan kızarıklık, attığım yumruktan kalan iz olmalıydı. Fondötenle kapatmaya çalıştığı kızarıklık, oldukça belli oluyordu. Çünkü sürdüğü fondöten güneşte parlıyordu. İçimden gelen kahkaha isteğinin çoğunu bastırmış olsam da 32 diş sırıtmadan duramadım. Derin'i dürterek Uzay'ı gösterdim. Makyaj konusunda daha bilgili olan Derin neye güldüğümü hemen anladı ve kahkaha atmaya başladı.
''Oh canıma değsin, ellerine sağlık Miray'' diyen Derin'e tam cevap verecektim ki Uzay bize doğru dönerek dik dik baktı. ''Oha nasıl duydu'' diyen Derin'e omuz silktim ''Duyarsa duysun''. Derin, Uzay'a doğru yaklaşarak çantasından bir şeyler aramaya başladı. Uzay kaşlarını çatıp Derini izledi. Biraz durduktan sonra burnundan derin bir nefes alarak arkasını döndü fakat Derin'in seslenmesiyle yavaşça tekrar Derin'e döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU 🌪️
Viễn tưởngSessizlik esir almıştı koca bir şehri. Her taraf karanlığa bürünürken, sessizlik hâkimiyetini daha çok artırıyordu. Her canlı korku dolu bir şekilde köşeye sinmiş, ne olacağını bekliyordu. Kuşlar uçma özgürlüklerini, kedi köpekler dolaşma özgürlükle...