İyi okumalar dilerim... ♡
☰🌪️
Çok yakın olduğu birini kaybettiği zaman insan, ölümün aslında ne kadar da yakın olduğunu anlıyor ve ölümün aslında bu kadar yakın olduğunu hissetmek, biraz tedirgin ediyordu. Ölüm, sadece bir insanın yaşamasının sonlanması değildi. Ölüm, ölen kişiyle beraber; ölen kişinin arkasında kalan birçok insanın da ruhunun bir parçasını alıp götürüyordu. Geriye ise, hüzün ve pişmanlıklar kalıyordu.
Düşüncelerimde ve zihnimde dolanıp duran anılarda sadece annem vardı. O yüzden sessizce ağlıyordum. Bazı zamanlar, hissettiğim acı bedenime sığmıyor gibi hissediyordum. Tüm bedenim kasılıyordu. Bu yüzden ağlarken dayanamayıp çığlık attığım zamanlar oluyordu. Sonra ağlamalarım sessizleşiyor ve genelde sızıp kalıyordum. Bazı zamanlar diş kökümüz çürür ve diş kökümüz açılmış gibi hissederiz, aldığımız hava o kökleri sızlatır ve bu yüzden hassasiyet hissederiz, işte benim bedenimde de tıpkı öyle bir hassasiyet vardı. Her nefes aldığımda, aldığım nefes içimi sızlatıyordu. Bedenim sanki acıdan iki büklüm oluyormuş gibi dizlerimi karnıma çekiyordum. Bazen ağlarken sesim çıkmasın diye dişlerimi birbirine bastırıyordum. Tekrar çığlık atmamak için tüm bedenimi kasıp dakikalarca öyle kalıyordum, o yüzden bazen bedenimde şiddetli ağrılar hissediyordum ama bunlar fizikseldi. Manevi acılarım ve ağrılarım zaten hiç dinmiyordu.
Uzay'ın odasında olan küçük tuvaletteki aynada kendimle göz göze geldim. Odası gibi tuvalette de siyah renkler ağırlıktaydı. Özellikle siyah klozet... Sanırım ilk kez görüyordum. Lavabonun mermeri de siyahtı. Ellerimi yıkadıktan sonra yüzüme su çarptım. Kafamı kaldırdığımda aynada tekrar kendimle göz göze geldim. Gözaltlarım morarmış, göz kapaklarım şiş ve gözlerim kırmızıydı. Beyaz tenim iyice solmuştu. Yüzüm çökmüştü, sanki biraz da kilo vermişim. Alnımın ortasındaki yeşil damar dikkatimi çekmişti. Sürekli yüzümü kastığım için belirginleşmiş olmalıydı. Zihnime bir ses süzüldü. Annem bu halimi görse çok üzülürdü. Dolan gözlerimle kafamı önüme eğdim. Ellerimi koyduğum mermere parmak uçlarımla baskı uyguladım. Ağlamamak için kendimi tuttum. Dudağımı ısırdım. Annemin üzüleceğini düşündükten sonra ağlayamazdım. En azından şuan bunu yapmak istemiyordum. Bir iki dakika bedenimi kasıp bekledim fakat sonra ağzımdan çıkan hıçkırıkla kendimi daha fazla tutamayıp ağlama başladım.
''Özür dilerim anne'' ağzımdan küçük bir hıçkırık daha çıktı. ''Seni sadece üzüyorum'' ısırmayı bıraktığım dudağımı tekrar ısırdım. ''hiçbir işe yaramıyorum, seni sadece daha fazla üzüyorum.'' Gözlerimi kapatıp kafamı geriye attım. Kapalı gözlerimden hala gözyaşları süzülüyordu. ''O gün de hiçbir işe yaramadım.'' Sonra kafamı indirdim. Aynada kendime baktım.
''İşe yaramazım'' kendime nefretle bakmaya devam ettim.
''hiçbir şeyi beceremiyorum''
''hiçbir şeyi beceremiyorum!'' kendime bağırarak aynaya yumruk attım. Ayna kırıldı. Attığım yumruğu kırılan aynadan çekmeden bir süre kırık parçalardaki kendime baktım. Hiçbir parça da düzgün bir şekilde yüzüm yoktu. Her parçada yüzüm eksik ve düzensizdi. Bazı parçalarda gözümün yarısı varken yanındaki parçada burnum gözüküyordu. Bütün ayna parçalara ayrılmıştı ve elimden akan kan aynadan aşağıya doğru süzülüp siyah mermere damlıyordu. Hayatımda tıpkı şuan bu kırık ayna gibi diye düşündüm. Hayatımda paramparçaydı ve tamamen düzensiz bir hayata sahiptim. Tıpkı aynadaki kan gibi hayatımın son zamanlarında da hep bir kan akıyordu. Benim kanım, başkalarının kanı, annemin kanı... Asla eksik olmuyordu, artık sürekli kan görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU 🌪️
FantasySessizlik esir almıştı koca bir şehri. Her taraf karanlığa bürünürken, sessizlik hâkimiyetini daha çok artırıyordu. Her canlı korku dolu bir şekilde köşeye sinmiş, ne olacağını bekliyordu. Kuşlar uçma özgürlüklerini, kedi köpekler dolaşma özgürlükle...