⌘BÖLÜM 18

530 134 359
                                    

İyi okumalar dilerim... ♡


☰🌪️                    

        

''Dünyadaki tek gerçek, gerçek olmamasıdır'' (aot)

Ne için yaşıyoruz? Bu dünyadaki amacımız ne? Varoluşumuzun nedeni ne? Bazen öyle anlar oluyor ki sanki birçok şey olup bitiyor ama ben hepsinden bir haberim. İçimden bir ses sürekli bir şey fısıldıyor ama ben o sesi tam duyamıyorum. İçimde yanıp tutuşan büyüyen bir his var. Bu his sürekli bana bir şeylere hazır olmam gerektiğini söylüyor. Bu hissin yoğun olduğu günler kalkıp spor yapıyorum ya da birkaç dövüş tekniği çalışıyorum. Sonra içimden bir ses bir şeylerin yaklaştığını ve kendimi korumam gerektiğini söylüyor. İçimdeki savaşçı ruhu hissedebiliyordum. O ruh kendimi bildim bileli içimde benimle birlikte büyüyor ve sürekli bana temkinli olmamı söylüyor. Çalışmamı ve bedenimi en üst dayanıklılığa getirmem gerektiğini söylüyor. İçimde benimle beraber yanıp tutuşan savaşçı ruhum sanki artık daha fazla yoğundu. Yumruk atarken elim acıdığında onu acıdan ziyade bir gelişme olarak hissediyorum. Canımın yanması lazım ama ben acıyı duymuyorum onun yerine onun getirdiği dayanıklılıkla bedenimin kendine olan desteğinin arttığını hissediyordum. Bu bazen sanki kendimi acıya eğilimli biri gibi hissetmemi düşündürse de öyle olmadığını biliyorum.

Sanki bu dünyaya geliş amacımı hala çözememiş gibiyim. Bedenimde ruhumda her şeye sahibim ama neye sahip olduğumu bilmiyor gibiyim. İçimde devamlı yükselen hisler sanki bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Uyuduğum uykudan uyanmamı istiyorlar. Artık beynimden gözlerime yansıyan bakış açımın değişmesi gerektiğini söylüyorlar. Düşünme yapımı değiştirmeliydim. Hangi amaç için yaşadığımı bulmam gerekliydi. Amacımı bulup ruhumu ve bedenimi bu amaçla birleştirmem lazımdı. Çünkü şuan ruhsal ve fiziksel olarak birlik içinde değildim. Bedenimde bir şeylerin olacağını sezen hayvanlarda oluşan rahatsızlık vardı. Hayvanlar kötü şeylerin olacağını sezdiğinde huzursuzlaşırlardı. Değişik sesler çıkarırlardı, etrafındakileri uyarırlardı ya da saldırganlaşarak önüne gelen her şeye saldırırdı. Öldürme ve hayatta kalma içgüdüsü ile hareket ederlerdi.

Biz insanların içinde de bu güdüler var. Hepimiz belli bir sınıra geldiğimizde hayvana dönüşürdük. Bedenimizi bilinçli kontrol edemezdik. İçimizde varoluşumuzdan beri bizimle gelen güdülerimiz ortaya çıkardı ve o an düşündüğümüz tek şey hayatta kalmak olurdu. Vahşi bir hayvandan farkımız olmazdı. İnsan o anda her şeyi yapabilecek vahşilikte olurdu.

Kontrolsüzlük en nefret ettiğim şeydi. Bir insan sahip olduğu bedenine hükmedemiyorsa o bedenin kendisine ait olduğu söylenebilir miydi? Peki ya bedenimiz bize hükmediyorsa aslında yaşayan kimdi? Biz kimdik? Biz kontrolü sağlayamıyorsak ne sağlıyordu? Beynimiz bunları nasıl yapabiliyordu? Bazen kafamın içinde olanın gerçekten bana ait olup olmadığından şüphe ediyordum. Hatta bazı zamanlar kendimi kukla gibi hissediyordum. Sanki tüm hayatım biri tarafından hazırlanmış ve ben ona uygun yaşıyordum. Ona uygun yaşamaya isyan ettiğim zamanlar ise beynim beni devre dışı bırakıyordu ve her şey yoluna oturana kadar o şekilde kalıyordum. Gerçi düzende böyle değil mi? Karşı çıkan hep sistem dışı edilmedi mi? Düzene uyum sağlamayanlar atılmadı mı? Öldürülmedi mi? Niye düzenin değişmesi bizi bu kadar korkutuyordu? Niye her şey aynı gitsin istiyorduk? Niye değişimlere bu kadar düşmandık?

Küçüklüğümüzden beri düzene ayak uydurmayanların cezalandırıldığını öğrendik. Hep kurallara uyduk. Bizden sadece kurallara uyulmamız istendi. Kural koyan taraf hiç olamadık. Hiçbir zaman buna izin vermediler. Hiçbir zaman kural koyulurken bizim düşüncemiz sorulmadı. Belki de kuralları koyanlar aslında kurallara uymayan kişilerdi. Kuralları koyan kişiler olmaları bu gerçeği gizledi... Kim bilir...

KORUYUCU 🌪️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin